19 Ocak 2009 Pazartesi

Dün akşam oynanan maçlarla Fortis Türkiye Kupasındaki grup maçları tamamlanmış oldu. Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray’ın grupları lider olarak tamamlamaları kupadaki bu statünün tam da istenildiği gibi işlediğinin kanıtı oldu. Daha az sürprize izin veren bu uygulama ile büyük takımların artık ilk turlarda kupaya veda etmesi neredeyse imkânsızlaştı. Buna rağmen Trabzonspor, Kayserispor ve Gaziantepspor ‘un çeyrek finalde olmamaları oynadıkları futbolun karşılığı değildi. Trabzonspor’un şampiyonluk hesapları yaptığını düşünürsek, Kayserispor ve Gaziantepspor için tek hedef Uefa’ya katılabilmek için 3. ve 4. sıraları kovalamak olacak.
Şüphesiz bu kupayı en çok isteyen takım, tam 26 senedir alamayan Fenerbahçe. Bu arzu dün akşam oynanan maça da yansımış görünüyordu. Gruptan çıkmayı garantilediği halde ideal onbiri ile sahada mücadele eden takımda rehavetten eser yoktu. Rakip Eskişehirspor’un çok erken 10 kişi kalması maçı kolaylaştırmış olsa da hırslı ve mücadeleci bir Fenerbahçe’nin maçı kazanması çokta zor görünmüyordu. Skorun 2-0 olduğu 80. dakikalarda bile depar atan, rakibe basan Fenerbahçeli oyuncular, birde estetik hareketler de yapınca bu soğukta stada gelenlerin içini fazlasıyla ısıttı.
Devre arasını futbolsuz geçirmememize yarayan kupa maçları yine de beklenen ilgiyi göremiyor grup maçlarında. Kupa heyecanı aslında bugün saat 13.00 de çekilecek kuralar ile yeni başlayacak. Bu kadar grup maçı küçük bütçeli takımlar için can simidi gibi gelse de futbol severler için angarya olmaktan öteye gidemiyor. Türkiye kupasında “Fenerbahçe bu kupayı ne zaman alacak?” heyecanından öteye bir şeyleri taşımak istiyorsak grup maçları yerine tek maçlı eleme sistemiyle ve maçların zayıf takımların sahasında yapılması ile sürprize açık ve daha heyecanlı maçlar izleyebiliriz diye düşünüyorum. Gerçi bu benim fikrim değil benimsediğim bir fikir diye yazıyorum.
Çeyrek finale kalan tüm takımlara kura çekimi öncesi başarılar diliyorum ve cevabını bulamadığım şu soruyu sizlere soruyorum. Grup maçlarını lider bitirmenin kura çekiminde nasıl bir avantajı var? Statüde ilk maçlar küçük numaralı takımın sahasında oynanır diyor. Başka bir açıklama bulamadım.

17 Ocak 2009 Cumartesi

Ezeli Rekabet


Bir kaç post önce sevgili Fırat ezeli rekabetin 100. yılının iki kulübün resmi sitelerinde nasıl yer al(ma)dığından bahsedip, iki kulübün birbirine verdiği değerden, duyduğu saygıdan dem vurup lafıda "büyüklük öyle olmaz böyle olur" diye bağlamış. Doğal olarak Galatasaray resmi sitesinde 100 yıllık rekabet açılış sayfasına konu olurken Fenerbahçe'nin şu an itibariyle sessiz kalması( 11:51 am) Fırat'ın "aslında derdim laf sokmak değil ama dur bi sokayım" refleksini fazlasıyla harekete geçirmeye yetmiş.

Gönül isterdi ki 17 Ocak günü yani ezeli rekabetin 100. yıl dönümünde resmi siteler ezeli rakiplerinin renkleriyle duyursunlar bu güzelliği. Hatta bir maç oynansın. Yeniler olmasa bile şöhretlerin oynadığı. Ama olmuyor, olamıyor henüz ülkemizde böyle güzellikler. Bir hafta öncesinden Mehmet Demirkol yazdı ama iki kulüpte pek tınlamadı. Galatasaray bugün resmi siteye bir fotoğraf koyup altına iki satır yazınca üstüne düşeni fazlasıyla yerine getirdi. En azından bir çoklarına göre.
Resmi siteler yazmadıkça transfer haberlerine inanmayanlardanım. Ama resmi sitede her yazılana inananlardan da değilim. Resmi siteleri de TRT'ye benzetirim. Her zaman olan değil, olması gereken yazılır. Ezeli rakipten biri ölür baş sağlığı dilenir. Biri ölümden döner geçmiş olsun mesajı yayımlanır. Tıpkı cenazelerde bir araya gelen rakip taraftarların aynı hafta sonu taşlı sopalı kavga etmesi gibi yapmacık ve içi boştur. Çünkü bugüne kadar ezeli rakibin hiç bir başarısı sitede tebrik edilmemiştir. Belki ben atlamışımdır ama bunun binde bir olduğuna da eminim. Başkalarının acılarına herkes üzülür. Zor olan dostun sevincine gülebilmektir.
Resmi sitelerdeki namelerin, güzel sözlerin kıymetsizliği bunu taraftarın paylaşmamasından bellidir. Sevgili Fırat acaba resmi sitelerden sonra taraftar sitelerine de baktı mı? Kayıtsızlığı fark edebildi mi? Bir kulüp başkanının talimatıyla bir site yöneticisinin oluruyla yayımlanan bir fotoğraftan bir yazıdan çok, karşı karşıya gelindiğinde birbirine nasıl davrandığındır dostluk. O anlarda yaptıklarındır rakibe saygı. Yukarıdaki fotoğrafların benzerlerini Fenerbahçe taraftarları içinde bulup yayımlamak mümkün. Ama büyüklük yaptığını iddia edenler düşünecek bunu. Yarışta geçildiğinde rakibini Türklüğü satmakla itham edenler, ''Hepiniz Ukrayna çocuğusunuz'' diye slogan atanlar, şampiyon rakipleri kendi stadlarına geldiğinde bırakın alkışlayarak karşılamayı kafalarına 15 bin koltuk, 5 bin şişe su atanlar saygıdan, ebedi dostluktan, büyüklükten bahsedince en iyimser bakış açısıyla havada kalıyor söylenenler.
Sevgi eylem gerektirir. Sevdiğini söylemen yazman yetmez. Sevdiğini göstereceksin. Gösteremediğin sevginin karşındakine hiç bir faydası yoktur. Aynı şeyleri saygı için de söyleyebiliriz. Ama diyorsanız ki ben bu inceliklerde değilim. Prosedür neyi gerektiriyorsa o olsun. En azından Fenerbahçe siteside ezeli rakibini önemsediğini bu rekabeti haber yaparak göstersin. O zaman söyleyecek sözüm yok. Bir şey almak bahane dostlar alışverişte görsün hesabı.

10 Ocak 2009 Cumartesi

Yusuf Yusuf

Yusuf Şimşek Beşiktaş’la resmi sözleşmeye imza attı. Kulüp resmi sitesi de haberi bu fotoğrafla verdi. Kimse sitede Yusuf’un Bursaspor formalı bir resmini beklemiyordu ama elleri iki başının arasındaki bir pozda sürpriz oldu açıkçası. Trabzonspor’a gitti gidiyor derken son anda Beşiktaş’a imza atan Yusuf en az sahadaki kadar kıvrak olduğunu transfer masasından da göstermiş oldu. Bu transferle birlikte Beşiktaş’ın Fenerbahçe’nin eski futbolcularını alma, Bursaspor’un da Beşiktaş’ın eski futbolcularını alma geleneği sürdürülmüş oldu. Liste gerçekten uzun. Beşiktaş son 4 yılda Fenerbahçe’de oynamış 9 futbolcu ile mukavele imzalamış. Bunların 4’ünü direk Fenerbahçe’den transfer etmiş. Bursaspor ise bu dönemde Beşiktaş’tan tam 11 futbolcu almış. Bu dönemde Bursasporda görev yapan 9 teknik adamın 4 ünün Beşiktaş’ın eski oyuncusu 1 inin de Beşiktaş’ın eski hocası olması gayet ilginç. Bursaspor ile Beşiktaş’ın kan davalı olduğunu ayrıca belirtmeme gerek yok sanırım. Burası Türkiye böyle işler bizde değil de nerede olacak ki diye düşünürken Yusuf son noktayı koymuş zaten. "Doğuştan Beşiktaşlıyım." Doğum raporlarına tuttuğu takım yazılsın diyorum izninizi istiyorum. Saygılarımla.