Fenerbahçe - Manisaspor karşılaşmasının en çok tartışılan pozisyonlarından biri. Hatta çoğu kişiye göre tartışmasız ofsayt kararı yanlış. Topun en son oynandığı anda Fenerbahçe defansı ile Manisaspor'un sağ açığı aynı sarı çizginin üzerinde. Aynı hizada özellikle demedim. Aynı sarı çizginin üzerinde. Peki sarı çizgi dikkatinizi çekti mi? En basitinden ceza sahası çizgisiyle paralel olması gerekmiyor mu? Gerekmiyor. Çünkü böyle olması daha çok tartışma daha çok reyting demek. Dün akşam bu pozisyonu izler izlemez maraton programına mail attım. Ama bir cevap alamadım. Gerçi maillerinize cevap garantisi yoktur gibi bir uyarı vardı internet sitesinde. Televizyon ekranlarında hakemlerin anlık kararları üzerine bu kadar ahkam keseceksen en azından o sarı çizgiyi doğru çizeceksin. Yoksa böyle kendin ofsayta düşersin.
31 Ağustos 2009 Pazartesi
29 Ağustos 2009 Cumartesi
HAMBURG SEFERİ
Hatalarından ders almayan bir milletiz. İddialı söylemleri sever, sonrada güzel kıvırırız. UEFA Avrupa Ligi kuralarından sonra her iki temsilcimizinde rakipleri medyadaki tabirle lokum olunca manşetler de atılmış bugün. "Hamburg Yolcuları". Daha 4 ay olmadı. UEFA finali Saracoğlunda oynanalı. Final Kadıköy'de olunca Galatasaray daha gruplara kaldığında "Kadıköy'de final" lafları edildi. İddialı olmak ve hedefinizin olması tabiki güzel. Ama turnuvada bir sürü iddialı takım varken, CL'den gelecek takımlar belli değilken, yolun başında bu kadar iddialı olmak biraz pervasızlık oluyor. O dönemlerde Kadıköy'de kupayı kaldırmak istiyoruz diyenlere en güzel cevabı iyi bir Galatasaraylı ve üstad Aceto " Kim derse ki bugünden "Kadıköy'de UEFA Kupası'nı kaldıracağız", dikkat et de fıtık olma derim..." cümleleriyle vermişti.
Şimdilerde de aynı şeyler tekrarlanıyor. Galatasaray için de Fenerbahçe için de final lafları ediliyor. Hamburg biletleri alınıyor. Her iki takımda geçen seneye göre daha iyi kadrolara ve teknik adamlara sahip. Mutlaka daha büyük başarıları hedefliyorlar. Her ne kadar Daum benim için ilk önce Süper Lig geliyor dese de, ben Avrupa'da bir maça yedek kadro ile çıkacağını düşünmüyorum Fenerbahçe'nin. 2000 yılından sonraki en iyi kadroyu kurduğu fikrinde birleşilen Galatasaray'ın da Avrupa'da iyi işler yapacağını düşünüyorum. Ama bugünden final lafları etmek, kağıt üzerinde favori olmak futbolda çokta para etmiyor. Kura çekiminden önce de yazdığım gibi şu an her iki kulüp içinde söylenebilecek en iddialı cümle "İkisi de gruplardan çıkar" olur. Ondan sonraki yol haritasını CL'den gelecek takımlar ve kura şansı belirleyecek. Kura dedim de Fırat'ın güzel bir lafıyla bitireyim yazımı. "Kooperatifle yazlık yaptırsam kurayı Aziz Yıldırım'a çektiririm."
28 Ağustos 2009 Cuma
SeyRANTepe Stadı
Bu stadın inşaatıyla ilgili polemikler yeni başlamadı. İlk Seyrantepe projesi kamuoyunun da oluşturduğu baskıyla iptal edilmişti. O zamanki proje Galatasaray'ın kiracı konumunda olduğu araziye konut yapıp satmasına izin verdiği için usulsüz bulunup iptal edilmişti. Devletin Galatasaray'a tesis kazandırma azmini kırmadı bu durum. Proje değiştirildi, sadece stat içeren hale dönüştürüldü. Şu anki haliyle TOKİ araziyi veriyor, ihaleyi kazanan yüklenici firma bedeli karşılığı stadı inşa ediyor ve karşılığında Ali Sami Yen Stadı'nın arazisini alıyor. Kamuoyunda çok parasız ve borçlu bilinen, buna rağmen "...Tüm kulüplerin mal varlıkları yanyana geldiğinde bile, 10 ile çarpın, yine de Galatasaray`ın yarısı kadar etmez..." (Adnan Polat, 29.12.2007) diyebilen Galatasaray Spor Kulübü'ne stat kazandırmak için devletin bu derece gayretkar olması diğer şehirlerin ve takımların başı kel mi dedirtiyorken. Mevcut ihale tekliflerinden hiçbirini kabul etmemesi halinde TOKİ stat inşaatını kendisi üstleneceğini belirtti ki asıl korkunç olan da bu. Devletin para harcaması gereken daha hayati ve acil gereksinimler yok mu hiç?
Pazar akşamı Manisaspor - Trabzonspor maçında köşe gönderleri kapkaranlıktı. Denizli'deki Fenerbahçe maçı elektrik kesintisi nedeniyle ertesi güne taşalı 15 gün geçti. Kış aylarında bütün Avrupa'nın kamp yapmak için güneye göçlerinin parçası olan Antalyaspor'un stadının tribünlerinin bir kısmı portatif. Başkentteki takımlarımız aynı stadda oynuyorlar ekseriyetle. Kulüplere stat veya tesis kazandırmak bir devlet politikası ise bu genele yayılmalı. Yok değil ise, adalet sağlanamayacaksa da herkes başının çaresine bakmalı.
27 Ağustos 2009 Perşembe
NTVSpor GERÇEĞİ (!)
"merhaba takip ettiğim ve inandığım bir çok arkadaşa bugün elimden geldiğince bu maili yolluycam.bunun sizler tarafından dile getirilmesini umuyorum.son zamanda etrafımda duyduğum ve büyük sıkıntı yaratan konuyu aktarmak istiyorum.NTVSPORun FBTVye nasıl dönüştüğü üzerine...çarpıcı sadece bir örnek verim aziz yıldırım ve fenerbahçeye karşı duran tek program ve yazarlar hıncal uluç ve haşmet babaoğluydu göründüğü gibi ikiside artık tv ekranlarında değiller ama aynı programdaki mehmet yılmaz yeni programla karşımızda bunun gibi çok örnek var eğer sürekli ntvsporu takip eden ve bu olaylara canı sıkılan bi taraftarsanız tek istediğim sizden bu konuya ilişkin bi yazı şimdiden teşekkür ederim. " MUSTAFA
Mustafa'yı tanımam. Blogun takipçilerinden muhtemelen. Kendisini tanımadığım için şahsi bir problemim de yok kendisiyle. Gönderdiği maili paylaşmak istedim ama bunu Mustafa istedi diye değil, Türkiye'de futbol üzerine dönen komplo teorilerine bariz bir örnek vermek istediğim için yapıyorum.
Mailinde Fenerbahçe ve Aziz Yıldırım'a karşı duran tek programın (90 dakikayı kastediyor) yayından kaldırıldığını, Hıncal ve Haşmet'in görevlerine son verilirken Mehmet Yılmaz'ın yeni bir programla karşımızda olduğunu belirtmiş. Bundan yola çıkarak ta Ntvspor'un giderek FBTV'ye benzediğini, bu durumunda canını çok sıktığını yazmış.
Herşeye ve herkese sallayabilmek adına açmıştık blogu. Takip edenlerde bilir kendimiz dahil çok şeye de salladık. Ama ilk defa sallanan bir şeye hayret ediyorum. Ülkede spor medyasının can çekiştiği bir dönemde yayın hayatına başlayan doğru, tarafsız ve güvenilirliğinden bir gün bile şüphe etmediğim bir spor kanalına sallanılıyordu. Bu arada Mustafa'yı tanımadığım gibi Ntvspor kanalıyla da organik bir bağım yok. Kaldı ki "Yenilsen de Yensen de" programı için aramışlar ama şartlar uygun olmadığı için programa dahil etmemişlikleri yüzünden hafif sitemim de vardır. :) Mehmet Yılmaz'ın Ntvspor'daki yeni programının adı "Ters Köşe". Cem Dizdar ve Kanat Atkaya ile beraber Türkiye ve dünyada gelişen spor olaylarını değerlendiren, haftanın futbol olaylarının yanı sıra bütün spor dallarından bahsedilen bir program formatında. Cem Dizdar'ın Beşiktaş'lı Kanat Atkaya'nın da Galatasaray sempatizanı olduğunu yazılarını ve tv programlarını takip eden herkes bilir. Anlayacağınız 90 dakikaya benzer formatta bir program hazırlamışlar. Ben daha izleme fırsatı bulamadığım için programda Fenerbahçe, Beşiktaş yada Galatasaray ne ölçüde ve ne yoğunlukta eleştiriliyor bilemiyorum. Gerçi Mustafa, Hıncal ve Haşmet abilerinin tadında bir sallama bekliyor sanırım.En azından Fenerbahçe'ye. Kendi serzenişinden bunu anlıyorum. Eee haksızda değil. İyi sallardı Hıncal ve Haşmet Fenerbahçe'ye. Sallarlardı da Galatasaray'a ve Beşiktaş'a verip veriştirdikleri programlarda gözümün önüne geliyor şimdi. Zaten Hıncal'ın sallamadığı bir durum, bir oluşum, bir kulüp, bir yönetici, bir teknik adam var mı acaba?
Düşündüm tek bu örnek bir kanalı FBTV'ye benzetmeye yeter mi? YETMEZ elbet. Acaba dedim Mustafa yorumculardan mı uyuz kaptı. Ne de olsa her maçtan sonra Rıdvan abisi karşısında. Eski Fenerbahçelidir. İyi Fenerbahçelidir hatta Rıdvan. Ama formasını hep kazağının içine giyer. En azından bunun için çabalar. Sonra aklıma Sergen, Mustafa Doğan geldi. Beşiktaşlı olarak bilinseler de ikiside zamanında Fenerbahçe'de oynamış yorumculardı. Dedim tamam bütün yorumcular eski Fenerbahçeli. Mehmet Demirkol zaten 90 dakikada Hıncal ve Haşmet'in karşısındaki Fenerbahçeliydi format gereği. Burcu Esmersoy sarı saçlarının altına hep lacivert takım giyip çıkıyordu Spor Cafe'ye. Ersin Düzen, FBTV'de ki Yasir Kaya'ya çok benziyor, Fuat Akdağ başkan Aziz Yıldırım gibi gülüyordu. Galiba Mustafa haklıydı gizliden gizliye Ntvspor'da bir Fenerbahçe propagandası yapılıyordu. Fark edip hepimizi uyardığı için teşekkür ediyoruz Mustafa'ya...
SON SÖZ: Öküz altında buzağı arayanların kafasına öküz düşer inşallah diyorum. Çok şiddet yanlısıyımdır ona göre. Fırat bilir.
25 Ağustos 2009 Salı
Y(a)lan Hikayesi
İspanya'nın Sevilla kentindeki yerel gazetelerden ''Diario de Sevilla'' Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş'ın Mehmet Aurelio'yu transfer etmek için Real Betis kulübü ile pazarlığa başladığını iddia etmiş. Ben üç kulübünde Aurelio ile ilgilendiğini düşünmüyorum. Haberin ayrıntıları zaten kendini yalanlar nitelikte. Fenerbahçe'nin Real Betis'e 3.7 milyon Avro bonservis bedeli önerdiğini yazmış gazete. Tuncay Şanlı kulübe para kazandırmadan gittiği için bonservis bedeli ödeyerek almayacaklarını söyleyen Fenerbahçe kulübü bunu neden Marco için yapsın. Hem de elinde bu bölgede oynatabileceği çok formda Emre, yeni transfer Cristian, Deniz, Selçuk hatta Santos varken. Ayrıca Aurelio'nun sakatlığı hakkında kimse bir şey yazmıyor. Ne zaman yeşil sahalara döneceği belli değil. Tek avantajı yabancı statüsünde olmaması.
Beşiktaş'ın Real Betis'e 2.5 milyon Avro teklif ettiği ama İspanyol kulübünün bunu az bulduğunu yazmış gazete. Beşiktaş'ı en son bıraktığımızda bir 10,5 numara arıyordu kendine. Ayrıca forvet hattındaki oyuncuların formsuzluğu gündemdeyken Ersnt ve Fink e rağmen önlibero transferi yaparlarsa bu saatten sonra bu taraftarı kimse tutamaz(!). Tek endişem Demirören'in Fenerbahçeli eski futbolcu alma hevesinin nüksetmesi. Ama bir sezon için bu kadar transfer saçmalığı fazla diye düşünüyorum.
Adı en çok Galatasarayla anıldı Marco'nun. Ama resmi site daha bir kaç gün önce bu transferle ilgilenmediklerini açıkladı. Her ne kadar Türkiye'de bu uygulama transferden önceki son hamle olsa da, kadro yapısı ve Linderoth gerçeğini göz önüne alırsak Galatasaray'ın yeniden sakat bir oyuncu transfer etmeyeceğini düşünüyorum. Mehmet Topal'ın bile formasının garanti olmadığı bu mevkiye...
İşin özü aylardır üç büyüklere yazılan Marco transferi aslında üç büyüklerin hiç birine ilaç olabilecek, şu an gündemdeki eksikliklerini kapatacak bir transfer değil. Ama hem Türkiye'de hem de İspanya'da hala yazılıyor olmasının mantıklı bir açıklaması olmalı. Aklıma gelen tek mantıklı açıklama Bayram Tutumlu'nun muhteşem futbolcu pazarlama zekası...
Son söz: Marco'yu alan hayrını görsün. Alan ne kadar mutlu olur bilmiyorum ama alamayanların üzüleceğini hiç sanmıyorum. Türkiye'de illa bir kulübe gelecekse de doğru kulüp şu an için Trabzonspor gözüküyor.
ÖZÜR
Dün akşam Diyarbakırspor-Fenerbahçe maçında yaşanan olaylarla ilgili sıkı bir yazı yazmaya, Diyarbakır seyircisine ağzıma geleni söylemeye niyetleniyordum ki, yazmadan önce www.diyarbakirspor.org taraftar sitesindeki bu özür yazısını görünce vazgeçtim. Yazı gayet samimi ve mahcup bir dille yazılmış. Ne diyelim en azından yaptıklarının farkında olmaları ve özür dilemeleri bile bir erdem. Tekrarlanmamasını dilemek fazla hayalcilik belki ama yine de gönül öyle istiyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)