11 Mart 2008 Salı

I love you Selçuk

Pazar günü oynanan F.Bahçe-V.Manisa maçında taraftar günah çıkartırcasına haykırıyordu "I love you Zico" diye. Tabiki bu bağıranların içinde geldiği günden beri Zico'ya güvenen, ona inanan, en azından futbol bilgisine saygı duyan insanlar da vardı. Ama büyük bir çoğunluk düştüğü yanılgıyı farkedip gönül alma derdindeydi. Bu durum ilk defa da başlarına gelmiyordu. Malesef aynı zihniyet gün geldi Alex'i, Marco'yu da yuhalamıştı. Geçen sezon İzmir'de oynanan Trabzon maçına kadar Deivid istenmeyen adamdı. Deniz Barış neden hala gönderilmiyordu onlara göre. Selçuk ezeli rakiplerin gönderdiği bir ajandı hatta.

Günübirlik gözlemlerle kesin yargıya varmak çoğumuzun sıklıkla düştüğü bir yanılgıdır aslında. Çabuk öfkelenir siliveririz defterden. Ama aynı hızlada affederiz. Affederiz de kırılan kalpleri aynı hızla onaramadığımızı unuturuz. Bir çırpıda yazabileceğim 7-8 isim F.Bahçe'de istenmeyen adamlardı bir dönem. Şimdilerde ya malum yada gizli kahramanlar. Kezman ikinci yarının en iyi transferi ben olacağım derken bir yerleriyle gülenler, Lugano kazması nasıl Uruguay milli takımının kaptanı olabilir diye birbirine soruyordu. Edu'nun aslen Brezilyalı olmadığını iddia edenler de azımsanamayacak kadar çoktu. Ben bunları yazarken de hala böyle düşünmeye devam edenlerin olduğunu da biliyorum.

Deniz ve Maldonado'nun sakatlığında Kemal'in de formsuzluğunda Marco'nun yanında kötü bile olsa oynatmak zorunda olduğun tek oyuncu Selçuk'ken ve bu Selçuk belki de kariyerinin en iyi maçlarını çıkartırken, yapacağı ilk pas hatasını ve top kaybını F.Bahçe'nin golünü bekler gibi bekleyenlere buradan nacizane bir önerim. Bu şarkıyı ezberleyin yakında söylemeye başlarsınız.


"I love you Selçuk"

Hiç yorum yok: