30 Haziran 2008 Pazartesi

Euro 2008 ve Fenerbahçe

Futbol severler için onbir ayın sultanı olan Euro2008 malesef dün gece sona erdi. Daha milli takımımızın kadrosunun açıklandığı günü dün gibi hatırlıyor insan. O tarihlerde Fırat'ın "Milli Takımda 8 Galatasaray'lı" yazısına yorum olarak aynen şöyle yazmıştım. "En son olarak ta kadrodaki 5 Fenerbahçelinin ( görünürdeki sayı bu) aynı anda ilkonbirde oynadığı maçları görürseniz şaşırmayın derim."
Beşi aynı anda oynayamadı Volkan'ın cezası nedeniyle ama yarı final maçında diğer dört oyuncuyu ilk onbirde izledik. Bunu o zamanda kulüpçülük yaptığım için değil Fatih Terim'in doğru oyuncu tercihleri yaptığını belirtmek için yazmıştım. Hatta kadroya çağrılan Kazım Kazım için Fırat'ın "Ama ligi domine eden Mehmet Topuz çağrılmazken Coca Cola Kid Kazım'ın orada olması biraz tuhaf oluyor." demesine de "Ama şunu söyleyeyim turnuva sonunda Kazım Kazım için söylediklerini yalamak durumunda kalabilirsin." cevabını vermiştim.
Turnuvada oynanan maçlar ve sonucun beni haklı çıkardığını düşünüyorum. Belki yarı final maçında sakat ve cezalı oyuncular böyle bir 11'i zorunlu kılmıştı ama bu beş Fenerbahçeli oyuncunun milli takım performansını üst düzey bulduğumu söylemek istiyorum.
Mehmet Aurello: Tartışmayacağım bile. Ne oynadığı milli takıma ne kattığı ortada. Kazım Kanat dışında herkesin şapka çıkardığı bu oyuncu her oynadığı maç öncesinde de İstiklal Marşı'mızı söyleyerek belkide ayağa bile kalkmam diyenlere gönderme yaptı. Marco gösterdiği performansla da en büyük derdi yine Fenerbahçe kulübünün başına açtı. Bu günlerde Villareal'e gideceği haberleri yöneticileri bir hayli huzursuz etmiş görünüyor.
Semih Şentürk: Nöbetçi golcü benzetmesi sadece Turkcell Süper Ligi ile sınırlı kalır zannediyorduk. Ama önce Şampiyonlar Ligi'nde daha sonra da Euro2008'de de bu geleneği sürdürdü. Bu durum öyle benliğine işlemiş ki ilkonbir oynadığı maçlarda bile gollerini son dakikalarda atmaya özen gösterdi. İlk katıldığı Avrupa şampiyonasında 3 gol atarak hem fiyatını katladı hem de Kezman'dan dertli Fenerbahçe'lilerin yüreğine su serpti. Gündemdeki Güiza transferinden sonra Kezman,Güiza ikilisinin yedeği kalır mı sorusuna yine de kimse kesin hayır diyemiyor olması da garip gelmiyor değil insana. Bu durumdan sıkılıp kendisine iyi bir teklifte bulunacağı söylenen Fierontina'ya giderse şaşırmayın derim.
Volkan Demirel: Belkide en iyisi olabileceği turnuvada en büyük hayal kırıklığımız oldu. Performansı ile ilgili değil tabiki hayal kırıklığının nedeni. Türkiye'den kalma alışkanlıklarını Avrupa'ya taşımaya kalkınca Çek maçındaki hatasını çeyrek ve yarı finalde oynayamayarak fazlasıyla çekti. Şu haliyle bile Avrupa'da oynayabilecek kapasitede olduğuna inandığım Volkan, iyi bir performans gösterebileceği çeyrek ve yarı final maçlarını oynayabilseydi belki turnuvanın en iyi kalecisi seçilmeyebilirdi ama adını Casillas ve Buffon'un yanına çok rahat yazdırabilirdi. Yine de İsviçre ve Çek Cumhuriyeti maçlarındaki performansıyla alkışı fazlasıyla haketti.
Uğur Boral: Daha herkes Sevilla maçındaki performansını mantıklı bir şekilde açıklamayı becerememişken Almanya maçında ilk defa onbirde oynamasına rağmen sol tarafı kullanışı ve attığı golle turnuvada göze batanlar arasına girmeyi başardı. Hatta Blackburn takımının onunla ciddi olarak ilgilendiği yazılmaya başlandı.
Kazım Kazım: Bazılarının Coca Cola Kid olarak adlandırdığı, "bu milli takımda ne işi var" dediği oyuncudan Fatih Terim hiç vazgeçmedi. Sağ taraftan yaptığı ortalar ve direkten dönen şutuyla hatırlayacağız onu. Ben yine de daha iyi bir performans bekliyordum. Bu kadarda kalmasını da tecrübesizliğine bağlıyorum. İddiam yine devam ediyor. Fenerbahçe'de yıldız adayı gördüğüm bir kaç oyuncudan biri Kazım.

Bu yazıyı Milli Takımımızın başarısını Fenerbahçeli futbolculara bağladığımı düşündüğüm için yazmadım. Öyle düşünmüyorum da zaten Arda'nın Hamit'in Nihat'ın hatta Servet'in performansları başlı başına bir yazı konusu zaten. Bu yazıyı turnuva öncesi beklentilerimin büyük olduğu ve doğru bir tercih olarak milli takıma seçilmiş olduklarını düşündüğüm Fenerbahçeli futbolcuların beni yanıltmadığını belirtmek için yazdım.

WANTED...(Yeni yazarlar ve yorumcular)

Yaklaşık üç ay önceydi(07.03.2008 tarihi) Fırat'la bu blogu hayata geçirmeye karar verişimiz. Bir ayrılık bizim için yeni bir başlangıç olmuştu. Blogta ne yazacağımız belliydi ama kimler okur kimler ziyaret eder gibi bir kaygımız yoktu. İlk başlarda da biz çaldık biz söyledik. Sonra aklıma bloga bir ziyaretçi sayacı koymak geldi. (16.06.2008 tarihinde) Bugün sayacı koyalı tam iki hafta oldu. Toplam ziyaretçi sayımız ben bu yazıyı yazarken 830' du. Yani haftada 415 kişi günde de yaklaşık 60 kişi. Bu sayı bir çok blogla karşılaştırldığı zaman çokta havalı durmasada insanın aklına şu soru geliyor. Başta da söylediğim gibi biz topu topu iki kişiyiz yazar olarak. Üç beşte eş dost olsa siteyi ziyeret eden geriye kalan 50 kişi kim acaba? Ziyaretçilerimiz var ama yorum yapanımız pek yok. Bu konuyu daha önce Fırat'la konuştuğumdan biliyorum biz istiyoruz ki yazılarımıza yorumlar yapılsın. Eleştirilelim. Atladıklarımızı, aklımıza gelmeyenleri birileri hatırlatsız. Futbola olan tutkumuzu paylaşalım ki bu tutku paylaştıkça büyüsün.
Eğer bu blogu ziyeret ediyor yazılarımızı okuma zahmetinde bulunmakla yetinmeyip yorum yazmak yada kendi yazılarınızı yayımlamak istiyorsanız bana bu mail adresinden ulaşabilirsiniz.

magnet: iyiortagololur@gmail.com

Not: Yorum yazmanız için herhangi bir işleme gerek yok yazıların sonundaki yorum butonuna basmanız yeterli.
Bize ulaşmanız dileğiyle.Futbol dolu günler...

Milliler eğlendi...

Euro 2008'in yarı finalisti millilerimiz turnuvanın yorgunluğunu Reina'da atmışlar. Tümer Metin'in önündeki arkadaş kimdir Tümer'e ne yapmaya çalışıyor anlamadım. Sabri ile Tuncay'ın yediğini içtiğini üstüne başına dökmesi de ayrı bir konu.

yorumsuz...

Başlığı yorumsuz diye yazdım ama iki laf söylemezsem içimde kalacak. Ali Eren'in bile bu camiada bebek gibi hanımı varken bizim Selçuk'un travesti görünümlü bu hatunla takılması içime işledi. Hayır göz var nizam var diyeceğim ama o gözün Selçuk'ta olmadığını cümle alem biliyor. Merak ediyorum hanımefendi(!) o dudaklarla öpünce Selçuk'un yüzünde kuru yer kalıyor mudur ?

KRALI GELSE ...

Luis Aragones, Fenerbahçe'nin Avrupa Şampiyonu apoletli yeni teknik direktörü. Başta Fenerbahçe'liler olmak üzere tüm sporseverler Türkiye'ye gelişini bekliyor artık. Ne zaman geleceği konusunda farklı söylentiler çıktı. Şampiyona öncesi katıldığı bir TV programında “Şampiyon olursak, Madrid-Santiago de Compestela yolunu yürüyerek gidip hacı olacağım. Buradan 40 milyon İspanyol önünde söz veriyorum” diyen 70 yaşındaki Aragones’in sözünü tutup tutmayacağı merakla bekleniyor. Aragones o yolu yürür mü yoksa Aziz Yıldırım'ın özel uçağıyla Türkiye'ye mi gelir bilinmez ama merak edilen başka bir durum ise Aragones'in inatçı ve işine kimseyi karıştırmayan yapısı ile Türkiye'de yapacakları. Yıllarca ülkemizdeki yönetici ve kulüp başkanlarının takımlarının teknik adamları üzerindeki hegemonyasını Aragones sona erdirecek gibi görünüyor. Aziz Yıldırım artık devre arasında soyunma odasına inebilir mi? Takıma fırça atabilir mi? Bilmiyorum. Çünkü "kralı gelse" Aragones'in olduğu soyunma odasına giremez gibi geliyor. Kelime oyunu yapmıyorum. Bir rivayete göre Aragones'in İspanya kralını soyunma odasına almamışlığı var. Belki şehir efsanesi ama Fenerbahçelileri bu sene Samandıra'da ve Şükrü Saraçoğlu'nda renkli günler bekliyor.

Burak Yılmaz

Burak Yılmaz kendisini 4 yıllığına Fenerbahçe'ye bağlayan imzayı dün attı. 23 yaşında olması hem orta saha hem de forvet özelliklerine sahip olması artı özellikleri. Beşiktaş'ta 1,5 yılda 55 maç oynayıp 15 gol ve Manisaspor'da 16 maçta 9 gol atmış olması onu sıradan bir futbolcu olmaktan çıkarmaya yeterli mi bunu Fenerbahçe'de daha iyi gözlemleyeceğiz. Herşey bir tarafa insanın fotoğrafı bu kadar düzgün olunca en kötü ihtimalle kulüp kendisine ödediği parayı tribünlere sırf bu yakışıklıyı görmeye gelen bayanlardan bile karşılayabilir.

23 Haziran 2008 Pazartesi

Atma Recep...

Euro 2008'i Kim Kazanır?
Almanya-Portekiz
Türkiye-Hırvatistan
Hollanda-Rusya
İspanya-İtalya
****
Portekiz-Hırvatistan
Hollanda-İspanya
***
Hırvatistan-Hollanda
******

Atışlar Serbest



Efendim turnuva öncesi herkesin bir favorisi vardı. Emin olun 1 gol atıp sıfır çeken Yunanistan'ı bile favori gösteren bir kamyom insan yığabiliriz kapınıza. Yukarıdaki tahminler kesinlikle bana ait değil. 19 haziranda blog üstadı Aceto'nun tahminleri. Sonuna "atışlar serbest" dese de kantarın topuzunu biraz kaçırmış Aceto. Neredeyse penaltılarla İtalya'yı eleyen İspanya olmasa sıfır çekecekmiş.

Türkiye maçlarına tahmin yürütmek zor. Bu nedenle bizim maç hakkında fikir beyan etmedim. Diğer çeyrek final maçları ile ilgili üç maçın sonucunu da doğru tahmin ettim. (Fırat beyden teyit edebilirsiniz.)

Yarı finaller için yine bizim maça yorum yapmayacağım ama finali Ruslar oynar diyorum. Tutturamasamda bu tablo bile Aceto'nunkinden iyi.

Tesadüfün böylesi...





Guus Hiddink, Luis Aragones, Fatih Terim ve Joachim Löw. Sanırım şu an Dünya üzerinde en mutlu dört teknik adam kendileridir. Euro 2008'de yarı finale kalmış olmaları tek ortak noktaları değil. Bir diğer ortak noktaları da Fenerbahçe. Löw ve Hiddink daha önce Fenerbahçe' nin teknik direktörlüğünü yapmıştı. Luis Aragones ise müstakbel teknik direktör adayı Fenerbahçe'nin. Fatih Terim'in ismi ise hiç olmadığı kadar çok anılmaya başlandı Fenerbahçe Teknik direktörlüğü için. Yeni hoca muhtemelen bu dördünden biri olacak ama en azından kariyerinde Euro 2008'de yarı final oynamışlığı kesin olacak.
Benim gönlümden Hiddink geçiyor. Luis Aragones olacağına, Galatasaray kongre üyesi Fatih Terim'in Fenerbahçe'ye hoca olmasını daha çok isterim.




Guus Hiddink

Hollandalıları yine bir Hollandalı yıktı. Hollanda basını Hiddink için neler yazdı bilmiyorum ama bu bizim başımıza gelseydi neler olurdu acaba?
Düşünsenize Fatih Terim Yunanistan Milli Takımı antrenörü ve 2012 Avrupa Şampiyonasında Yunanistan ile çeyrek final oynuyoruz ve eleniyoruz. Fotoğrafta da Hiddink yerine Fatih Terim'i düşünün. En hafifinden "vatan haini" ilan edilirdi herhalde. Oysa ortada ne bir hain var ne de suçlu. Ulusal takımlar düzeyinde de olsa profesyonel anlamda çalışan insanların başarıları söz konusu. Hiddink 6. kez bu başarıyı gösterdi. Sadece futbolun cilvesiydi başına gelen. Kendi ülkesinin takımını yenmesi gerekiyordu işini iyi yaptığını gösterebilmesi için.

18 Haziran 2008 Çarşamba

ahmet hakan & FATİH TERİM



Ahmet Hakan Fatih Terim'den nefret etmesini gerektiren 8 nedeni sıralamış Hürriyet'teki yazısında. Bunları burada tekrar yazacak değilim ama bana göre Ahmet Hakan'ı uyuz eden asıl 6 nedeni yazabilirim.
1) 1993’te Olimpik Millî Takımı’na Akdeniz Oyunları’nda ilk şampiyonluğunu kazandırdı.
2) 1995’te A Milli Takım’la 15 maçlık yenilmezlik serisini yakalayan ilk teknik adam.
3) 1996’da A Milli Takım’a ilk kez Avrupa Şampiyonası finallerine katılma hakkı kazandırdı.
4) 1996-00 arası G.Saray’a ard arda Süper Lig’de 4 şampiyonluk kazandırarak rekor kırdı.
5) 2000’de G.Saray’ı UEFA Şampiyonu yaparak Türkiye’ye kupa kazandıran ilk ve tek teknik adam.
6) 2000-01’de Fiorentina, 2001-02’de Milan’ı çalıştırarak Seri A’da görev yapan ilk Türk.
Ahmet Hakan gazetecilik hayatında kaç başarılı işe imza attı bilmiyorum ama böyle bir kariyere sahip olmadığına eminim. Hazımsızlığı belki de bu.
not: Resimlerin boyutları özellikle seçilmiştir.

VOLKANİC

Daha önce bir Galatasaray maçı sonrası sevinirken kolunu çıkardı. Sonra yine bir Galatasaray maçında Lincoln'u önüne katıp kovaladı. Şimdi de Çek maçının bitmesine 2 dakika kala ve öndeyken Koller'i iterek yere düşürdü. Uefa kendisine iki maç ceza verdi.
Futbolda ilk kez karşılaştığımız sahneler değil bunlar ama Volkan'ın bu hareketleri başarısını gölgelediği gibi kariyerini de tehlikeye atmakta. Euro 2008 gibi bir turnuvada çeyrek final ve olası yarı final maçında sakatlık nedeniyle değil de agresifliği yüzünden oynayamayacak olması zaten ona verilebilecek en büyük ceza. Umarım bu ona iyi bir ders olur.

17 Haziran 2008 Salı

Luis Aragones

Bu resimdeki de kim demeyim. Luis Aragones'in 60'lı yıllardaki hali. Şimdilerde 70 yaşında İspanya Milli Takımının Teknik Direktörü. Marca gazetesi Fenerbahçe ile 2 yıllığına antlaştığını yazdı. Umarım doğru değildir. 70 yaşında bir adamı takımın başında görmek istemiyorum kişisel olarak. Kariyeri var derseniz de en son teknik direktör olarak başarısı 1992'de yani 16 sene önce İspanya Kral Kupasını kazanmış Atletico Madrid ile.

Google'da Fenerbahçe


Nereden aklıma geldi bilmiyorum ama Google'a Fenerbahçe yazıp aratmak geldi içimden.
Sonuç 60.000.000 sonuç. Eee rekabet her alanda. Galatasaray yazmadan durur mu insan. Sonuç ilginç: 56.500.000 sonuç. Aradaki fark 3.500.000
35 Milyon Fenerbahçeli var dediğimizde gülenler için ürkütücü bir tablo.

16 Haziran 2008 Pazartesi

Arda TURAN

Fatih Terim'den sonra bir Galatasaraylıyı bu kadar çok sevebileceğimi düşünmemiştim. Maç sonrası ropörtajı ile kalbimi fethetti. Şimdi ne yapacaksınız diyen spikere" Şimdi Allah'a şükretme zamanı. Biraz şükredeceğim." cevabını vermesi ve "Eğlence yok mu?" diye sorulması üzerine de "Daha çeyrek finale çıktık ne eğlencesi" demesi bir çok genç Türk sporcusuna örnek olacak açıklamalardı.

Yüzüklerin Efendisi

"Golünü atar yüzüğünü öperek koşar" diye dedim mi demedim mi?

Dövseydin Hocam


Daha maç başlamadan Servet'in kramponlarını değiştirmesini söylerkenki tavrından belliydi hakemin "Kasımpaşalı" olduğu...

Diego Alfredo Lugano Moreno


Sarı saçlarına açık mavi forma çok yakışmış. Fenerbahçe'nin hırçın Uruguaylısı Venezuella ile yapılan Dünya Kupası Güney Amerika elemeleri maçında attığı golle hem takımına beraberliği kazandırdı hem de tam olarak iyileştiğinin mesajını verdi. Stopersizlikten kırıldığımız şu günlerde onun gibi bir stopere milli takımımızın ne kadar ihtiyacı olduğunu düşünmeden edemiyor insan.

Rıdvan mı? Ben mi?

Unutulmaz Çek maçını kadim dostum Fırat'la birlikte izledik. Skor 2-0 olduğunda kalkıp gitmeye niyetlenen Fırat'a "Bir gol atalım bu maç değişir." dedim. Dememe kalmadı Arda'nın mükemmel golü geldi. Artık daha bir heyecanlı izliyorduk maçı. Süre azalıyor ama umutlarımız azalmıyordu. Oynadığımız oyun golün habercisiydi. Fırat'a dönüp "Gol Nihat'a yakışır." dedim. "Golü atıp sonra yüzüğünü öperek koşacak." diye de ekledim. Bir kaç dakika sonra Cech belkide kariyerinin en önemli hatalarından birini yapıyor ve Nihat'a topu boş kaleye göndermek kalıyordu. Nihat yüzüğünü öperken sevinçten çıldırıyorduk. Balkona çıkıp avazımız çıktığınca gol diye bağırıyor sonra susuyor o muhteşem devasa tribünleri dinliyorduk. Bütün Karşıyaka "Gooollll" diye bağırıyordu. Herkes penaltı hesapları yapmaya başlamıştı ki ben yine "Bir gol daha atacağız." demekten kendimi alamadım. Bu sırada Volkan topu uzun bir degajla rakip sahaya gönderiyor, Tuncay önünde kalan topu mükemmel bir ara pasıyla Nihat'a aktarıyordu. Nihat ofsayt değildi ve kaleciyle karşı karşıyaydı. Mükemmel bir vuruşla topu Cech'in üzerinden kale direğinin altına vurdurup filelerle buluşturduğunda sevincimiz de sesimizde katlanarak büyüdü. İnsan ömründe kaç defa bir mucize ile karşılaşır bilmiyorum ama biz buna şahitlik ediyorduk. Eğer olup biten bir film seneryosu olsaydı tüm eleştirmenlerden çok abartılı bulunabilecek bir durum gerçek oluyordu.
Artık konuşma sırası futbolcularda ve Fatih Terim'deydi. Devre arasında TGRT 'de maçın sonunu beklemeden ahkam kesen Kemal Belgin geldi aklıma kanalı açtım yoktu. Sanırım programı değil ama onu yayından kaldırmışlardı.
Fırat'a maç oynanırken yaptığım tahminlerin yarısını değil televizyonda bir radyo kanalında yapmış olsaydım bu akşam TGRT'de Kemal Belgin'in yerine ben çıkardım herhalde.

7 Haziran 2008 Cumartesi

Kulüp Arması ve Türk Bayrağı

Beşiktaş Jimnastik kulübünün resmi internet sitesinde şöyle bir ifade var:
"İlk tescil edilen Kulüp olması nedeniyle, armasında Ay-Yıldız taşıma hakkına sahip tek Kulüp’tür. Başka hiçbir Türk Kulübü’nün böyle bir hakkı yoktur. "
Üşenmedim araştırdım. Türkiye profesyonel liglerinde mücadele edip armasında Türk bayrağı olan kulüplerimiz:
Turkcell Süper Lig
Beşiktaş,Kasımpaşa,Bursaspor
Bank Asya 1.Lig
Karşıyaka,Elazığspor,istanbulspor A.Ş.
TFF 2.Lig
Eyüpspor,Çankırı Belediyespor
TFF 3.Lig
Bingöl Belediyespor,Ceyhanspor,Nusaybin Demir Spor,Cizrespor,Konya Şekerspor,Yeni Burdur Gençlik Spor,Beylerbeyi,Lüleburgaz

Toplam 16 takımın armasında Türk bayrağı var. Beşiktaş ilk mi bilmiyorum ama tek olmadığı kesin. Israrla tek takım demelerinde benim bilmediğim bir durum var sanırım. Bilen varsa yazsın lütfen. Yoksa durum " At yalanı, sk... inananı" şeklinde görünüyor.

5 Haziran 2008 Perşembe

Can Bartu

Fenerbahçe'de basketbol ile başladı. Fenerbahçe'de birçok başarılı maç çıkardı. 1961'de İtalya'nın Fiorentina takımına transfer oldu. Daha sonra Venezia ve Lazio'da da oynadı. Teknik ve zarif oyunu ile iz bıramıştır. 1967'de Fenerbahçe'ye döndü. Sarı-Lacivertli forma altında 326 maç oynadı, 162 gol attı. Aynı gün içinde Galatasaray'a basketbolda 28 sayı, futbolda 1 gol atarak tarihe geçmiştir.1970'de futbolu bırakan Can Bartu, futboldan kopamayarak, spor yazarlığına başladı. Şık giyimi nedeniyle İtalyan futbolseverler tarafından "Sinyor Bartu" olarak tanınan Can Bartu, Türk futbolunun "sinyor"u olarak unutulmazlar arasındaki yerini aldı.Şu anda spor yazarlığı yapmakta.
"Sizin bir Bülent Korkmaz'ınız yok diyenlere itaf ediyorum. Bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıp."

3 Haziran 2008 Salı

Vizyondakiler...

Buram buram fanatizm ve hakaret kokuyor ama iyi bir kolaj çalışması...

2 Haziran 2008 Pazartesi

Emre Belözoğlu

Bu blogu açalı üç aydan fazla oldu. Cevat Prekazi'den Saffet Sancaklı'ya kadar bir çok futbolcu ile ilgili yazı yazıldı. Emre ile ilgili yazı yazmak akıllara Fenerbahçe'ye transfer olduğunda geldi. Yazılan yazıların içeriği de beklenildiği gibi sallamalar üzerine. Neyse ki "kedi uzanamadığı ciğere mundar der" diye bir atasözümüzü böyle zamanlar için saklıyoruz.
Emre Belözoğlu'nu en kısa cümlelerle anlatmak istersek; Seri A ve Premier Ligte oynamış (üst düzey takımlarında) ve şu an milli takımın orta sahasında "beyin" görevi yapan bir oyuncu.
Sallamaya çalıştıkları oyuncunun kariyeri bu. (unutmadan Galatasaray'da da oynadı. Alınganlık yapmayalım.) Eleştiriler Emre'nin devamlılığı olmadığı, müzmün sakatlıkları olduğu yönünde.
Sayılarla konuşmayı severim işte Emre'nin maç istatistikleri;
Yıl Kulüp Maç (gol)
1996–2001 Galatasaray 102 (13)
2001–2005 Inter Milan 78 (5)
2005– Newcastle United 58 (5)
Bu haliyle bile Lincoln' ün istatistiklerinden kötü değil
Alacağı para da yıllık 3,5 milyon avro. Bonservisi de yazıldığı gibi 6-7 milyon değil 5 milyon avro.
Lincoln için Shalke'ye ödenen bonservis bedeli 5 milyon avro yıllık Lincoln'e ödenen ise 2,5 milyon avro.
Aslında zahmet edip yazmış olmama bile üzülüyorum. Emre Belözoğlu'nu sevmeye bilirsiniz. Takımınızdan gidiş şekli sizi çok üzmüşte olabilir. Bu oyuncuyu ezeli rakibinizin almış olması sinirlerinizi de bozmuş olabilir. Ama mundar edeyim zihniyetiyle yazı yazınca komik oluyorsunuz. Umrumda değil diyorsanız gün aşırı Emre'yi yazmayacaksınız. Çok pahalı o kadar para etmez diyorsanız Lincoln'ü ne yapacaksınız? Devamlılığı yok diyemeziniz. 7 yabancınız bu sene oynamadı neredeyse. Emre şu an dünyanın en iyi 125 futbolcusu arasında. Kariyerinde UEFA kupası, Süper Kupa ve Dünya 3.lüğü var. Milli takımın banko oyuncusu. Kişisel yetenekleri ve lider özellikleri olan bir oyuncu. Dünya üzerinde alabileceğin en iyi 3-4 Türk oyuncusundan biri. Ve Fenerbahçe aldı. Sizi üzen bu yazıları yazdıran tek neden de bu. Bırakın Emre'yi de "Roma'dan transfer yaparız biz" diye hava atmanıza neden olan Barusso ile ilgili bir yazı bilemedin bir şiir yazın da okuyalım.