16 Haziran 2008 Pazartesi

Rıdvan mı? Ben mi?

Unutulmaz Çek maçını kadim dostum Fırat'la birlikte izledik. Skor 2-0 olduğunda kalkıp gitmeye niyetlenen Fırat'a "Bir gol atalım bu maç değişir." dedim. Dememe kalmadı Arda'nın mükemmel golü geldi. Artık daha bir heyecanlı izliyorduk maçı. Süre azalıyor ama umutlarımız azalmıyordu. Oynadığımız oyun golün habercisiydi. Fırat'a dönüp "Gol Nihat'a yakışır." dedim. "Golü atıp sonra yüzüğünü öperek koşacak." diye de ekledim. Bir kaç dakika sonra Cech belkide kariyerinin en önemli hatalarından birini yapıyor ve Nihat'a topu boş kaleye göndermek kalıyordu. Nihat yüzüğünü öperken sevinçten çıldırıyorduk. Balkona çıkıp avazımız çıktığınca gol diye bağırıyor sonra susuyor o muhteşem devasa tribünleri dinliyorduk. Bütün Karşıyaka "Gooollll" diye bağırıyordu. Herkes penaltı hesapları yapmaya başlamıştı ki ben yine "Bir gol daha atacağız." demekten kendimi alamadım. Bu sırada Volkan topu uzun bir degajla rakip sahaya gönderiyor, Tuncay önünde kalan topu mükemmel bir ara pasıyla Nihat'a aktarıyordu. Nihat ofsayt değildi ve kaleciyle karşı karşıyaydı. Mükemmel bir vuruşla topu Cech'in üzerinden kale direğinin altına vurdurup filelerle buluşturduğunda sevincimiz de sesimizde katlanarak büyüdü. İnsan ömründe kaç defa bir mucize ile karşılaşır bilmiyorum ama biz buna şahitlik ediyorduk. Eğer olup biten bir film seneryosu olsaydı tüm eleştirmenlerden çok abartılı bulunabilecek bir durum gerçek oluyordu.
Artık konuşma sırası futbolcularda ve Fatih Terim'deydi. Devre arasında TGRT 'de maçın sonunu beklemeden ahkam kesen Kemal Belgin geldi aklıma kanalı açtım yoktu. Sanırım programı değil ama onu yayından kaldırmışlardı.
Fırat'a maç oynanırken yaptığım tahminlerin yarısını değil televizyonda bir radyo kanalında yapmış olsaydım bu akşam TGRT'de Kemal Belgin'in yerine ben çıkardım herhalde.

Hiç yorum yok: