5 Ekim 2009 Pazartesi

8 de 8

8 de 8 Türkiye liglerinin en iyi başlangıç rekoru olarak tarihe geçti dün akşam. Ama taraftarı yada en azından beni asıl keyiflendiren sahada oynanan futboldu. Skor 3-0 olunca insan daha keyifli yazıyor mutlaka ama maç 1-1 de bitse bu oyun yeterince tatminkardı. Çok değil geçen hafta Antalyaspor maçı için Mehmet Demirkol’un "Fenerbahçe sanki 3 dakikalık özet görüntüler için oynuyor. Üç dakikalık özet görüntüye bakın, 3 tane direkten dönen top, karşı karşıya kaçan pozisyonlar... Bilmeyen biri Fenerbahçe'yi dünyanın en iyi takımı zanneder. Üç dakikanın dışına bak, başka hiçbir şey yok Fenerbahçe'de” yazısıyla ilgili olarak “Fenerbahçe çok iyi oynuyor demek tabii ki mümkün değil ama 3 dakikalık oynuyor demekte acımasızca. Antalyaspor maçında atılan 2 gol, verilmeyen 1 penaltı, direkten dönen 3 şut, karşı karşıya kaçan 2 net pozisyon, kaleye çekilen 8/12 isabetli şut var. Kazanmaya yetecek hatta farklı kazanmaya yetecek kadar pozisyon. Kapasitesinde oynayan 1 veya 2 oyuncunun olduğu bu maçta bu kadar pozisyona girilip rakibe bireysel hata sonucu tek pozisyon veriyorsanız oynanan futbol için karalar bağlamaya da gerek yok. Bu kadroya yarın sadece Emre katıldığında bile tempo yükselecektir. Özer, Deivid ve Semih daha uzun süre aldıklarında göze hoş gelen oyunun da ortaya çıkacağını düşünüyorum.” diye yazmıştım. 3 haftalık aradan sonra tekrar sahalara dönen Emre’yi dün herkes gördü. Onu en acımasızca eleştirenlerin hatta nefret edenlerin bu futboluna gıkları çıkmayacaktır. Emre’nin sezon başından beri devam eden müthiş performansına Christian’ın Antalyaspor maçından beri eşlik etmeye başlaması ekmek kadayıfının üzerine kaymak gibi oldu. Geçen sezonu ön libero sıkıntısıyla kapatmış bir takımın bu seneki ön liberoları bana göre ligin en iyi ikilisi. Sadece Emre’nin ileri çıkışları yüzünden defans bloğuna çok yakın oynayan Christian özellikle son Gençlerbirliği maçında ileri çıkışları Emre ile dönüşümlü olarak yapmaya başlayınca hem Emre’nin üzerindeki yük paylaşılmış oldu hem de Alex çok daha rahat oynamaya başladı. Christian ligi bu form grafiğinde tamamlasa bile Aurelio’yu aratmayacağını düşünüyorum.

Bilica ve Lugano’nun müthiş konsantrasyon içinde ve hatasıza yakın oyunları sezon başından beri 8 maçta sadece 3 gol yenmesinin büyük bir kısmını açıklamaya yetiyor. Daha çabuk forvetler karşısında zorlanacakları muhakkak ama burada kademeye girecek çabuk beklerin (Gökhan, Vederson ve R.Carlos) olması olası sıkıntıları en aza indirecek gibi görünüyor. Orta sahanın solunda oynayan Santos belki de geldiğinden beri en kötü maçını oynadı Alex’ e attırdığı ikinci gole rağmen. Formsuzluğunun tek sebebinin fizik yetersizliği olduğunu düşünüyorum. Bu bölgede oynayabilecek Uğur, Vederson, R.Carlos ile dönüşümlü kullanılması kanat zafiyetini ortadan kaldıracaktır. Sağ tarafta oynayan Mehmet, kanatta oynamak istemiyor gibiydi. Yinede çok çalıştı. Ama asıl verimli olacağı mevkinin burası olmadığı belli. Guiza gol atmak dışında herşeyi yaptı. Koştu, pres yaptı, top çaldı, top tutup arkadaşlarının ileriye yerleşmesini sağladı. Ama forvetseniz ve haftalardır gol atamıyorsanız eleştirilmeye mahkumsunuz. Hele Rıdvan'ın dediği gibi Alex'in olduğu bir takımda 20 golden az atan forvet iyi forvet değildir. Yine de Guiza'nın geçen sezondan iyi, beklentilere yakın bir sezon geçireceği belli. Bu kadar çok pozisyona girebiliyorsan golü eninde sonunda bulursun. Daum'un gelecek maçlarda da bu Guiza'dan vazgeçmesi mümkün görünmüyor. Semih'e de son 15 dakikalarda oyuna girip yine de gol kralığında iddialı olmak kalıyor. Gecenin tartışmasız yıldızı Alex'ti. Fenerbahçe tarihinin en iyi yabancısı oldu çoktan. Golleri ve asistleri geçmiş sezonlarda da çok iyiydi ama bu sezonki arzusunu, hırsını ve yenilgiyi kabul etmeyişini eskiden göremezdik. Onu övmek için illa birileriyle kıyaslamakta gerekmiyor. Futboldan zevk alan herkesin izlemesi gereken biri. Yerine idame etmeye çalıştıkları Lincoln, Ricardinho ve Elano'dan çok daha istikrarlı, takıma katkısı yüksek ve takımını sırtlayan bir oyuncu. Dün gece %100 Futbol'da ve Maraton'da Alex'in Brezilya milli takımında neden oynamadığı sorusu gündeme geldi. Rıdvan Dilmen “Elano Brezilya milli takımında oynayabiliyorsa Arda Uzay milli takımında oynar.” diyerek yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi. Bu Arda'yı ve bu Alex'i görünce de Alex'in neden oynamadığının cevabını bulmakta zorlanıyor insan.
Son bir paragrafta kaleci Volkan'a açmak istiyorum. O da sezonu çok iyi başlayanlardan. Dün akşam Gençlerbirliği ataklarında yine çok iyiydi. Hele öyle bir kurtarışı vardı ki akıllara Lev Yashin'i getirdi. Sadece işini yaptığında onu ne Fenerbahçe ne de milli takım kalesinden kesecek kapasitede bir kaleci yok Türkiye liginde.
8 hafta geride kaldı. İlk 7 haftasında bir tek Sivas maçı dışında hep eleştirildi Fenerbahçe'nin futbolu. Haksızda değildi eleştirenler. Peki neydi 8. haftada takımda değişenler. Tek tek yazmak gerekirse;
-Lugano ve Bilica birlikte oynamaya alıştı ve müthiş formdalar.
-Christian performansını arttırdı ve Emre ile iyi bir ikili oluşturdu.
-Alex iki başarılı ön liberonun önünde çok daha rahat ve verimli oynamaya başladı.
-Daha önceleri bir maçta vasatın üzerine çıkabilen oyuncu sayısı 1 veya 2 ile (Emre, Alex) sınırlı kalırken son maçta bu sayı 6 ya çıktı.(Volkan, Bilica, Lugano, Christian, Emre, Alex)
-Taraftar üzerine düşen görevi hatırlayıp tribünleri doldurdu. Doldurmakla kalmayıp rakibi ve hakemi baskı altına almayı, takımı ateşlemeyi fazlasıyla yerine getirdiler.
Fenerbahçeliler olarak kulakları çekelim tahtaya vuralım. Tren raya girdi. Bu mücadele kazanılan 8 maçtan çok daha önemli. Şimdilerde konuşulan Kadıköy'deki maça Fenerbahçe'nin 9 da 9 la çıkması durumunda seriyi ya da namağlup ünvanını Galatasaray önünde kaybetme olasılığı. O maçta tribünlerde olacağım. İnşallah yine böyle keyifli bir yazıyla o maçı da kaleme alırız. Futbolla kalın.

Hiç yorum yok: