"Maçtan önce bişeyler yaz, maçtan sonra konuşması kolay." türünden laflar edince dostum Fırat, bu yazıyı yazmaya kendimce ikna oldum. İlk aklıma gelen geçen sene iştahla beklediğimiz Şampiyonlar Ligi maçlarımızı bu sene lisedeki fizik sınavlarını bekler gibi beklediğimiz. Sonucu belli, umutsuz, tatsız maçlar oynuyor bu sene Fenerbahçe CL'de. Geçen sene geriden gelişleri, oyunu kontrol altında tutuşunu, kendi oyununu kabul ettirişini göremeden sezonu kapatacağız sanırım. Yöneticisinden, hocasına, futbolcusundan taraftarına herkeste bir düşünceli haller. Basın toplantısı fotoğraflarına bakıyorum herkesin gözü toprağa bakar gibi. Beni bir parça umutlandıracak en ufak bir gelişme yok. Arsenal'in sakatlıklardan dolayı eksik kadrosu bile bu durumu değiştirmiyor.
Fenerbahçe ile ilgili bilmiyorum kaçıncı yazım bu blogta ama hiç bu kadar karamsar olduğumu hatırlamıyorum. Bunun nedeni kaybedeceğini yada fark yiyeceğini düşündüğümden de değil. Mücadele dahi edemeyeceğinden endişe duymamdan. Rüyamda Arsenal'i Emirates'te 2-1 yendiğimizi 2. golü Maldonado'nun röveşata ile attığını gördüm geçenlerde. Tabiki durumu yorgan- kıç ilişkisi ile açıklayabildim. Belki golü başkası atsa yada başka türlü atsa bir parça hayra yorardım ama neyse. Daha sıkı örtünüyorum bu günlerde.
Son söz olarak diyeceğim şudur ki en az hasarla dönmeyi umuyorum Arsenal deplasmanından. Hem skor hemde oyuncu bazında. Ve pazar gününü bekliyorum şimdiden. Çünkü Fenerbahçe'ye iyi geldiğini bildiğim başka bir ilaç yok. Haftasonu Kadıköy'deyiz. Maç öncesi ve maç sonrası durumlar tabiki başka yazıların konusu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder