31 Temmuz 2008 Perşembe

1995-96 sezonu Trabzonspor

Laf Jean-Marie-Pfaff'tan açılınca aklıma 1995-96 sezonundaki Trabzonspor'un unutulmaz kadrolarından biri olan yukarıdaki kadro geldi. O sezon Avni Aker'de Fenerbahçe'ye yenilince lig ikinciliği ile yetinmek zorunda kalmışlardı. Kadroda unutulmaz isimler var: Şota-Hami- Ünal- Ogün-Abdullah sadece bir kaçı. O dönemlerde milli takım kadrosu yukarıdaki fotoğraftan çokta farklı değildi.

Oturuyor muyuz? Ayakta mı?

Senegalli kaleci Tony Mario Sylva, transferinde yaşanan problemlerin giderilmesinin ardından Trabzon'a geldi ve takımla birlikte Almanya kampına katıldı. Kamptaki ilk röportajında da:
"Buraya kulübede oturmaya gelmedim, kalede yaşanacak rekabet takıma heyecan katacak." türünden laflar etmiş. Bu sözler kendisine mi yoksa haberi yapan gazeteciye mi ait bilemiyorum ama "Buraya oturmaya gelmedim." derken oturarak objektiflere poz vermek taraftara pekte inandırıcı gelmeyebilir.
Tolga, Onur ve Yakup gibi kalecileriniz varken yabancı hakkını kalede kullanacaksanız yıllar önce olduğu gibi Jean Marie Pfaff ayarında bir kaleci getirilmesini beklerdim. Gerçi Sylva 2002-2005 yıllarında Afrika'nın en iyi kalecisi seçilmiş ve Senegal milli takımının kalesini korumuş olsa da son yıllardaki yerli kalecilere olan güvenin sürmesini istiyorum takımlarımızda.

Tek Takım Fenerbahçe...

Dün gece sahadaki MTK takımının kalesinde Macar milli takımının da kalesini koruyan Ferenç Vegh, forvetinde ise geçen sezonun Macar gol kralı Urban vardı. Macaristan deyince aklımıza belki de MTK dan başka takım gelmiyor. Ve bu takım ülkesinde 23 kez şampiyon olmuş ve 12 defa Macaristan kupasını kazanmış bir takım. Son yılın lig ve süper kupa şampiyonu. Bunları MTK'nın aslında ne kadar da güçlü bir takım olduğunu söylemek için yazmıyorum. Ama gelin görün ki bir dönemin Macar ekolünden yada şampiyon bir takımdan eser yoktu dün gece Kadıköy'de. Aragones'in dediği gibi sahadaki tek takım Fenerbahçe'ydi. Bu "rakibe saygı duyuyoruz" söylemleri de kibarlıktan öteye gitmeyen ifadeler bence. Böyle bir takıma karşı şampiyonlar ligi ön eleme maçında oynuyor ve kaleciniz maçı yere yatmadan ( abartı değil gerçek) tamamlıyorsa, bu belki sizi çok iyi bir takım yapmasada ülke futbolumuzun sınıf atladığının çok açık bir kanıtıdır. MTK mı bu kadar kötüydü? Gücü bu kadar mıydı? Yoksa Fenerbahçe mi çok iyiydi? Bu sorulara çokta takılmamak lazım. Görünen şu ki bir takımın çok koşması, mücadele etmesi kendisiyle ilgili bir durumdur. Rakibe göre koşacaksanız dün Fenerbahçe durarakta oynasa bu maçı kazanırdı. Hiç koşmayanının bile pres yaptığını görmek, maçı 70-80 dakika diğer yarı sahada oynamak, rakibinizin değil sizin karar verebileceğiniz bir oyun anlayışıdır.
Maçtan sonra skor ikinci maça yeter mi yetmez mi diye kimsenin hayıflandığını sanmıyorum. Aynı durum maç 0-0 bitseydi de geçerliydi. Fenerbahçe'nin bu takımla kıyaslanamayacağı belli. Taraftarı mutlu edense Aragones'in gelişiyle takımda bekledikleri değişikliğin çok olumlu olması. Maçın kötüsü değil ama analiz edilemeyecek tek oyuncusu oyuna girmeyen yedekler dışında Volkan'dı. Dedim ya yere yatmadan tamamladı karşılaşmayı. Geçmiş yıllara oranla kendinden daha emin ve hatasız oynayan iki stoper Lugano ve Edu vardı sahada. Eski günlerine yaklaşmaya az kalmış bir Carlos ve Gökhan. Oyununu basitleştirerek mükemmele yaklaştıran bir Selçuk. Her zaman ki gibi bir Uğur. ( hem iyi hem kötü yönleriyle) Onunla forma savaşı vereceği kesin olan bir Gürhan. Kazım'ı yazmıyorum zaten konuştuk. Daha çok koşan, Emre girdiğinde daha da rahatlayan bir Alex. Gol atamasada her an golü arayan bir Güiza. Orta sahaya daha yakın oynaması nedeniyle bir parça etkisiz kaldığını düşündüğümüz ama yine de olumlu bir Semih. Kısa süreler almış olmalarına rağmen iyi transferler olduğu her hallerinden belli olan Emre ve Burak.
Böyle bir maçtan sonra nağmeler düzmek istemiyorum ama futbol adına keyifli bir gece yaşattı Fenerbahçe bizlere. Değil futbol, okey oynamak için bile sıcak olan bu havalarda hem de sezonun ilk resmi maçında hazır ve diri bir görüntü verdi. Şu ana kadar satılan 28 bin kombinenin 35-40 bini çok rahat bulacağını düşünüyorum artık.

KAZIM KAZIM

Euro2008 sonrası yaptığım değerlendirmede Fenerbahçe'de yıldız adayı gördüğüm bir kaç oyuncudan biri demiştim onun için. Bu seneki performansını çok merak ediyordum. Sezonun ilk resmi maçında gördük ki daha çok yazıp çizeceğiz Kazım'ı.
Geçen seneki futbolunun üzerine en çok koyanlardan biriydi MTK maçında. O oynadıkça Fenerbahçe coştu. Her pozisyonda rakibini geçebilmesi, çevikliği hızı bana iyi bir Yattara görüntüsü verdi. Çalımlarını izlerken de bazılarına abartılı gelebilir ama Cristiano Ronaldo'nun kulaklarını çınlattık. Adam olacak bu çocuk. En büyük şansı da bu sene Aragones gibi disiplinli bir hocayla çalışacak olması. Daha çabuk ve dikine oynarsa seneye Fenerbahçe'nin tek derdi onu nasıl elinde tutacağı olur. Dün geceki maçı ayrıca yazmayı düşünüyorum ama Kazım beni öyle heyecanlandırdı ki önceliği ona ayırdım. Gidip kendime bir çift kırmızı rugan ayakkabı mı alsam ne!!!

29 Temmuz 2008 Salı

Fenerbahçe - MTK

Şampiyonlar Ligi 2. ön eleme ilk maçı yarın saat 21.00 de Kadıköy'de. Muhtemel kadro yukardaki gibi. Aragones süpriz bir şekilde Kezman, Maldonado ve Deniz'i kadroya almadı.
Sezonun ilk maçları her zaman zordur. Ama Kanaryalar Kadıköy'de bir başka oynadıklarını son Shakhtar Donetsk maçında bir kez daha gösterdiler. Güzel futbol, dolu tribünler ve iyi bir sonuç diliyorum. Başarılar...


Böyle daha iyi değil mi?

Demek istediğim buydu. Yeni sezon formalarını tanıtmak için doğru yer doğru zaman ve doğru kişiler gerekir. Tamamen bir pazarlama stratejisi. Trabzonspor taraftarını bilemem ama ben üzerinde Trabzonspor forması olan Song'u, Yattara'yı, Gökhan Ünal'ı Serkan'dan daha ilginç buluyorum. Diğer büyüklerin tanıtım için gece düzenlemeleri, tanınmış mankenlerle çalışmalarını görünce dördüncü büyük iddiasında bulunan Trabzonspor'un her alanda bazı şeyleri değiştirmesi gerektiğini düşünüyorum.

Davids Körfez'de(mi)

Haber Milliyet başta olmak üzere bir çok gazetede çıktı. Hatta Kocaeli yerel basını günlerdir yazıyor. Edgar Davids Kocaelispor'da diye. Açıklamayı da kulüp başkanının ağzından yapmışlar. Başkan Serhan Gürkan, Hollandalı oyuncu ile prensip anlaşmasına vardıklarını bu oyuncunun cuma gününe kadar Kocaeli'ye geleceğini ve yüzde 99 sözleşme imzalayacaklarını söylemiş.

Ajax, Milan, Juventus, Barcelona, İnter ve Tottenham'dan sonra Kocaeli'nde oynayacak olması inanılır gibi değil. 35 yaşındaki ortasaha oyuncusunun Türkiye'ye gelmesi ne fayda getirir ülke futbolumuza bilemem ama Avrupa'da gündem yapacağından kuşkum yok. Hani yalanı bile güzel derler ya öyle bir haber. Olur mu? Neden olmasın?


İlerde Çoğalamamak...

Efendim fotoğraf Trabzonspor'un Almanya kampından. Sağda Ersun Hoca'nın yardımcı antrenörü Kemal Özdeş objektiflere poz vermiş sporcularıyla. Kendisini ilk tanıdığımda Bergamaspor'da yardımcı antrenörlük yapıyordu. Manisalı, hoş sohbet hatta fazla komik biriydi. Uzun bir süre rahmetli Tevfik Lav ile birlikte çalıştı. Ölümünden sonra da Ersun Yenal'la. Bergamaspor, Denizlispor, Siirt Jetpaspor, Gaziantepspor, Ankaragücü, Konyaspor, Kayserispor ve V. Manisaspor diğer görev yaptığı kulüpler.
Dedim ya komik biriydi diye. Bergama'da çalıştığı dönemde onunla ilgili anlatılan bir anıyı paylaşmak istiyorum. Şehir efsanesi gibi dursa da ben Kemal hocadan böyle şeyler beklerim. Olay şu:
Kaybedilen bir maç sonrası Kemal hocanın telefonu çalar. Arayan Kemal hocanın muhterem yaşlı annesidir. Merakla oğluna maçı sorar:
-Oğlum ne oldu maçınız?
-Yenildik anne.
Annesi teselli edecek sözler arar ve sorar:
-Nasıl yenildiniz oğlum?
Kemal hocanın unutulmaz cevabı gelir:
-Anne takım ilerde çoğalamadı.

Nerelerdeydin Hıncal

Büyük usta(!!) Hıncal Uluç, yeni sezon öncesi Fenerbahçe ve Galatasaray'ın nabzını tutmuş. Eee gazete Fotomaç, yazar da Hıncal olunca vermişler manşetten, tadından yenmiyor haber.
  • Lincoln hain.
  • Alex oyun kurucu değil,gitsin
  • Emre şımarık, güvenilmez.
  • Aurello sıradan oyuncu
  • Kewell yanlış transfer
  • Aziz Yıldırım Galatasaray'dan adam aldı diye zil takıp oynaması çok komik

Belli ki nabız değil topa tutmuş yine. Hoş şaşılacak bişey de değil, her zamanki uslüb. Yanlız anlamadığım Emre'yi hala Galatasaray'dan alınmış bir transfer görmesi. Herkes kötü bir sen iyisin Hıncal. Hayırlı kandiller ne diyeyim.

28 Temmuz 2008 Pazartesi

UltraRüküş

Taraftar gruplarının kendi isimlerini taşıyan ürünler pazarlamasına oldum olası gıcık olan birisiyim. Galatasaray taraftar grubu Ultraslan sevimli görünmek adına satıştan elde edilen tutarın %20 sini Tekerlekli Sandalye Basketbol takımlarına bağışlayacağını söylese de kalan %80 in kimin cebine gittiği konusunda bir açıklama yapmamış. Herşey bir tarafa gruba ait olmak adına para verilip almaya kalkışsanız haftanın rüküşü seçileceğiniz garanti. Yaratıcılıktan uzak dalton kardeşlerden kalma enine sık çizgili tişörtün üzerine çıkartma gibi duran 1905 ve ayyıldız için hangi modacı ile çalıştılar acaba. Neyse ki sınırlı sayıda ürettiklerini de belirtmekten geri kalmamışlar. Bir de korsan ürün uyarısında bulunmuşlar. Bu tişörtün bir de korsanını hayal edemiyorum doğrusu. Gülsem mi ağlasam mı bilmiyorum ama bu tişört Alpaslan Dikmen'i olduğundan şişko göstermekle kalmayacak ağır abiliğini de tehlikeye sokacak gibi görünüyor.

Brezilya Şampiyon

Her zaman iddia etmişimdir, Brezilyadan berber getirsen 2.ligte rahat oynatırsın. Bu adamların futbol oynasınlar diye yaratıldığına inananlardanım. Kaka'nın "Bir Brezilya'lının Tanrı'ya en yakın olduğu an gol attığı andır." demesi gibi ibadet edercesine tutkulular futbol oynarken. Yeşil sahalardaki başarılarına bir de 2008 Dünya Plaj Futbol Şampiyonasında aldıkları şampiyonluğu eklediler. Final maçında İtalya'yı 5-3 yenerek mutlu sona ulaştılar. Turnuvayı İspanya'yı 5-4 yenen Portekiz de üçüncü olarak tamamladı.

ACUN LOCADA...

Erkek olupta Acun'u kıskanmayan kaç kişi vardır acaba? Dünyanın en güzel sahillerinde iş icabı güzel kadınlarla konuşmak zorunda olması, Kadıköy'de locada futbolcularla maç keyfi, Euro 2008 'de tribünler de olması. Boy pos desen de yerinde. Şanslı olmak böyle bişey sanırım...

LANET OLSUN...


Euro 2008 Nostalji

Euro 2008 biteli neredeyse bir ay oldu ama tadı hala damağımızda kaldı. Maçlar, stadlar, tribündekiler. İşte o karelerden biri. "Ülkesinin adını tükenmez kalemle göbeğine yazan güzel insanım" Bu yaratıcılık beni öldürecek.

Balon Şimdi Patladı.

Inter-Toto 3. tur ilk maçında evinde Portekiz ekibi Braga'ya 2-0 mağlup olan Sivasspor için UEFA resmi sitesinde yapılan ''Braga Sivasspor'un balonunu patlattı'' açıklaması teknik direktör Bülent Uygun'un tepkisini çekmiş ve olayla ilgili olarak ''UEFA'nın internet sitesinde Sivasspor'un balona benzetilmesini kınıyorum. Her takım, kurum, maddi değeri ne kadar küçük olursa olsun, onuru, gururu ve şerefi için temsil edilir. Hiçbir şekilde bir 'balon' gibi benzetme yapılamaz. O yüzden internet sitesini yapan kişileri de esefle kınıyorum." açıklamasını yapmıştı. Bununla da yetinmeyip mağlubiyeti maçın hakemlerinin kötü yönetimine bağlamıştı.
İkinci maçta da rakibine 3-0 yenilerek elenince Bülent Uygun ilk maçta olduğu gibi yine faturayı maçın hakemlerine kesti.
İki maçta toplam 5 gol yiyerek ve hiç gol atamadan elenmenin faturası sadece hakemlere çıkmamalı. Kimsenin Sivasspor'dan büyük beklentileri yoktu. Sonuçta ilk defa mücadele ettikleri Avrupa arenasında 4 maçta 1 galibiyet 1 beraberlik ve 2 mağlubiyet aldılar. Ama ligimizde süre gelen mağlubiyetlerin hakem hatalarına bağlanması alışkanlığını Avrupa kupalarına taşıyan Bülent Uygun'a bu yorumlar yakışmadı. Tıpkı UEFA gibi ciddiyeti tartışılamayacak bir kurumun ilk maç sonrası yaptığı yorumların kendilerine yakışmaması gibi.
Futbol yeryüzünde bu hakemlerle oynanıyor. Ligimiz için bazen dışarıdan hakem getirilsin geyiği yapılabiliyor ama Avrupa kupalarında da aynı serzenişte bulunursak hakemleri nereden isteyeceğiz?
Kaybederken kazanabilecekken hatayı başka yerlerde aramak kazanmayı her zaman erteleyecektir.

26 Temmuz 2008 Cumartesi

Hakan Gündüz'den...

Efendim geçen gün Hakan Beyin resmini yayınladık ya o da jest yapıp yazısını mail atmış. Bize de yayınlamak düşüyor.
SPOR (!) PROGRAMLARI
Günümüzde spor ve futbol artık tam anlamıyla birbirinden ayrılmaya başladı. Programların adında kaldı sadece “spor programı” ismi. Artık spor programlarının ismi dahi futbol terimleriyle dolu. Maçlar bittiği anda 91. dakika ile başlayan onlarca kanal ve bir o kadar da yorumcu. Yorumcuların büyük kısmı eski sporcu (futbolcu). Ancak çoğu gerekli altyapıya sahip değil. Ben matematik öğretmeniyim. Ne kadar konulara hakim de olsam eğitim bilimleri dersi almadan ders anlatmaya çalışma saçmalamadan öteye gitmez. Ancak eskiden futbol oynamış ve çok başarılı olmuş insanlar tv ekranlarında saçma sapan program yapmaya devam ediyor. Sanıyorum hiç futbol oynamamış Mehmet Demirkol, Uğur Meleke gibi isimler ise gerçek spor yazarlığı yapmaya çalışıyorlar. Basketbolu da bize hayatında hiç bu sporu yapmamış Aydan Siyavuş öğretmedi mi? Sizce hangisi doğru ve biz ne kadar seçiciyiz. En büyük sorun bizde tabiî ki. Ayrım yapamadığınız sürece birilerinin dolmuşuna binmiyor muyuz? Rüzgar ekip fırtına biçmeye çalışmıyor muyuz?
FUTBOL ,PARA VE YÖNETİCİLER
Peki ya yöneticiler. Ankara’nın güzide ekibi!!! Gençlerbirliği takımı mesela. Ligin tozunu attılar yıllarca. Özellikle İstanbul’da eğilmediler kimseye karşı. Peki maçını kaç kişi izliyor. Geçen kış bir maçını 17 biletli seyirci izlemiş diye gazeteler yazmıştı. Peki bu yöneticiler taraftarı stada çekmek için ne yapıyor. Yoksa futbolun daha önemli unsuru mu var onlar için. Evet sorunun cevabı işte burada. Futbolun en önemli unsuru. “Para”
O olmazsa hiçbir şey olmaz diyor bazı yönetici ağabeylerimiz. Her şeyimiz para bizim. Yoksa nasıl olacak bu işler. Nasıl ayakta kalırız. Bu tesisler bedavaya yapılmıyor. Hep konuşuyorlar para para para. Peki sonuç. Ligde bulunan en kötü takım yaklaşık yılda 10 milyon dolar kazanıyor. Bu paranın 20 de 1 i ile Romanya veya Çek takımı UEFA kupasında yarı finali görebiliyor. Peki ya seyirci. Hani futbol bir spordu. Bir zevk bir yaşam şekliydi. Yağmur altınsa saatlerce bekleyip beraber yürüdük biz bu yollarda şarkısını söylemekti. Nerde onlar. Nerede bu insanları tribünlere çekecek yöneticiler. Onlar sadece para kazanmaya çalışıyorlar. Onlar sadece alıcı bulmak için uğraşıyorlar futbolcularına. Futbolcularda ceplerine girecek parada. Onlara hak veriyorum çünkü en geç 35 de emekliler. Ama yöneticiler sigortadan emeklide olsalar futboldan olamıyorlar. Çünkü futbolun en önemli unsuru para.
Hangi takım direktörü o semtin okullarına gidip lise çocuklarına bilet dağıtıyor. Onları küçük yaşta stada çekmek SPOR yapmaya teşvik etmeye çalışıyor. Bir futbol sahasının en büyük rakiplerin nereleri olduğunu kim biliyor. İnternet cafeler, sinema salonları, play station salonlarından kaç çocuk koparabiliyorlar. Stadlar da rezil biçimde maç seyreden cefakar seyircinin kime ne faydası olmuş ki. Kaldı ki neden cefa çeksinler. Para verdiğinde sefa sürmek varken.

25 Temmuz 2008 Cuma

Fenerbahçe 2008-09 Sezonu Formaları




KADIKÖY HATIRASI

Fotoğraf yirmibeş yıllık dostum Hakan Gündüz'den. Bir Fenerbahçe-Galatasaray maçı öncesini ölümsüzleştirmişler. Arkadakiler de Bergama tayfası. O ekiple cenazede bile eğlenebilecek potansiyel varken Galatasaray maçını birlikte izlemeyi hayal dahi edemiyorum.
Bu arada resmini görünce belki Hakan Bey blogumuza yorum yapma lütfunda bulunur.

24 Temmuz 2008 Perşembe

Trabzonspor 2008-09 Formaları

Yeni sezon formalarını Serkan ile tanıtmak sadece Trabzonluların aklına gelebilecek bir yaratıcılık sanırım. Formaları yorumlayacaktım ama Serkan'ın üzerinde görünce hevesim kaçtı. Acaba daha kısa boylusu ve kelini bulamadıkları için mi Serkan??
Not: 7. hafta Sami Yen'e turuncu forma ile çıkarlarsa hoş olur kanısındayım.

FIFA Beach Soccer World Cup Marseille 2008

Plaj Futbolu Dünya Kupası Fransa'nın Marsilya şehrinde 17 Temmuz tarihinde başladı. 27 Temmuza kadar sürecek şampiyonaya Brezilya, Arjantin, İtalya, Fransa ve İspanya başta olmak üzere toplam 16 takım katılıyor. Çeyrek final maçlarının oynandığı şu günlerde yarı final maçları 26 Temmuz'da, final ve üçüncülük maçı ise 27 Temmuz'da. İzlemek isteyenler için maçları Eurosport naklen ve bandtan yayınlıyor.

Eren Güngör

2 Nisan 1988 Bergama doğumlu. Futbola 1999 yılında İzmir Çamdibigücü'nde başladı. 15 yaşında Altay altyapısına transfer oldu. 17 yaşında Altay ile profesyonel sözleşme imzaladı. 4 yıl Altay'da Bank Asya 1. Ligi'nde mücadele etti. Bu dönemde U-17-18-19-21 milli takımlarına 16 kez çağrıldı. Haziran 2008 tarihinde Kayserispor ile 5 yıllığına anlaştı.
Kendisini ilk kez Altay'da oynadığı dönemde "Four-four-two" dergisindeki röportajında farketiştim. Ne yalan söyleyeyim ilk dikkatimi çeken doğum yeri olmuştu. Hemşehricilik yapacak değilim ama buna psikolojide "algıda seçicilik" deniyor.
Sonra düşündüm "Böyle bir dergide röportajınız 17-18 yaşında ve üstelik süper ligte oynamadığınız halde çıkıyorsa mutlaka bir ışık olmalı sizde." Zaten o ışığı önce Altay kulübü görmüş olacak ki 15 yaşında bu futbolcuyu amatör bir kulüpten transfer etmişler. Sonrada süper ligin en iyi takımlarından Kayserispor. Bu transferin gerçekleşmesinde uzun süredir kendisini takip eden Kayserispor Teknik Direktörü Tolunay Kafkas'ın büyük rolü olmuş.
6 yıl önce amatör kümede oynarken şimdilerde milli bir futbolcu olarak Kayserispor'da oynayacak olmak gerçekten önemli bir başarı diye düşünüyorum. Özellikle Servet Çetin, Gökhan Zan, Emre Güngör dışında milli takımda oynatabileceğimiz bir stoperimiz yokken 1.87 boyundaki bu yetenekli oyuncunun bu noktaya gelebilmiş olması her yönden büyük bir kazanç.

23 Temmuz 2008 Çarşamba

Emre İmzaladı.

Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı’nın basın toplantı odasında düzenlenen ve kulüp başkanı Aziz Yıldırım ile Genel Sekreter Vedat Olcay’ın da hazır bulunduğu törende, 28 yaşındaki Emre kendisini 4 yıllığına sarı-lacivertli renklere bağlayan sözleşmeye imza attı.
5 numaralı formayı yeni sezonda Emre'nin giyecek olması nedeniyle Yasin Çakmak'a da takımdan ayrılan Mehmet Aurello'nun 15 numaralı forması verildi.

2008-2009 sezonu fikstürü çekildi.

Turkcell Süper Lig’de 2008-2009 sezonu fikstürü çekildi. Sezonun ilk derbi maçı, 10. haftada Fenerbahçe ile Galatasaray arasında Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı’nda yapılacak. Sezondaki ikinci derbi maç 13. haftada yine Kadıköy’de, Fenerbahçe ile Beşiktaş arasında oynanacak. Ligin ilk yarısındaki Galatasaray-Beşiktaş derbisi ise 16. haftasında Ali Sami Yen Stadı’nda yapılacak. Öte yandan, 3. haftada Trabzonspor-Beşiktaş, 7. haftada Galatasaray-Trabzonspor, 17. haftada da Fenerbahçe-Trabzonspor maçları oynanacak. 22, 23 ve 24 Ağustos'ta başlayacak sezonun ilk haftasının programı şöyle:

Sivasspor-Kayserispor

Hacettepe-Bursaspor

İstanbul Büyükşehir Belediyespor-Eskişehirspor

Gençlerbirliği-Kocaelispor

Gaziantepspor-Fenerbahçe

Trabzonspor-Ankaraspor

Konyaspor-Ankaragücü

Antalyaspor-Beşiktaş

Galatasaray-Denizlispor

22 Temmuz 2008 Salı

Sürprizzz (??)

Vederson’a sürpriz doğum günü partisi
Takım arkadaşları, yaklaşık bir hafta önce geçirdiği ameliyat nedeniyle takımla birlikte antrenmanlara katılamayan, ancak çalışmalarını tesislerde sürdüren oyuncumuz Gökçek Vederson için, akşam antrenmanı öncesi sürpriz doğum günü partisi düzenledi. 22 Temmuz doğumlu olduğunu öğrendikleri Vederson için özel bir pasta hazırlatıp, Samandıra Kamp Merkezi'ne getirten oyuncularımız, hep birlikte kutlamaya katıldı.

Transfer haberlerini yalanlamayı adet haline getiren fenerbahce.org un "Vederson’a sürpriz doğum günü partisi" haberini yalanlamak da bana nasip oldu. Diyeceksiniz ki nesi yalan. Doğum günü olduğu tabi ki gerçekte ama sizce neresi sürpriz.

Fenerbahçe başta olmak üzere neredeyse tüm takımlarımızda doğum günlerinin kutlanması adet olmuştur yıllardan beri. Sırası gelen için bir pasta siparişi verilir, antrenman öncesi yada sonrası mumlar üflenir. Olay budur. Hangi oyuncunun ne zaman doğduğu da asla muamma değildir. Çünkü kulüplerin resmi sitelerinde zaten oyuncuların doğum tarihleri yazmaktadır. Bir doğum gününün sürpriz olması için ya daha önce hiç bir futbolcunun doğum gününün kutlanmıyor olması lazım yada oyuncunun o gün doğum günü olduğunu unutacak kadar dalgın olması. Yani nereden bakarsanız bakın haber şişirme bir haber. Neyse çok uzatmayıp buradan Gökçek Vederson'a "iyi ki doğdun" dileklerimizi iletelim ve bir an önce sahalara dönmesini dileyelim. Son olarak bu doğum günü partisi de gösteriyor ki ilk gelecek Brezilyalı hocaya kadar yumurtalı unlu doğum günleri rafa kalmış görünüyor Fenerbahçe'de.

Aex de Kim?


Fenerbahçe resmi sitesinde kaptan Alex de Souza'nın MTK maçı ile ilgili görüşlerini içeren haber yayınlandı bugün. Haber alışageldiğimiz kulüp haberlerinden biri. Haberi farklı kılan ise tüm gün boyunca yayınlanan haberde Alex'in adının yanlış yazılmış olmasıydı. Öğlen farkettiğimde nasılsa birazdan farkedip düzeltirler diye düşünmüştüm. Gece yarısı oldu haber aynen şu şekilde yayınlanmakta.
"Takım kaptanımız Aex de Souza, hazırlık maçlarını antrenmanların bir devamı olarak gördüğünü, bu maçlarda alınan skorların önemli olmadığını, asıl önemli olanın MTK ile yapılacak Şampiyonlar Ligi ön eleme maçları olduğunu söyledi."
Sabri'yi Sarbi diye formanın arkasına yazanlar kadar büyük bir hata olmasa da yine de resmi sitenin kendi kaptanının adını daha dikkatli yazmasını bekliyor insan. Yada en azından daha çabuk fark edip düzeltmesini.

Fernando Meira Galatasaray’da!

Portekiz milli takım oyuncusu ve Stuttgart’ın kaptanı Fernando Meira önümüzdeki sezon Galatasaray'ın 5 numarası. Resmi site bu fotoğrafla verdi haberi. Kewell alındığında bundan daha iyisini alamayacağınız için bu kadar seviniyorsunuz demiştim Galatasaraylı dostlara. Şimdi o söylediğim lafları tek başıma yiyorum.
Tebrikler, en azından Turkcell Süper Ligi'ne renk katacağı için...

BLOGTAN HABERLER

Bugün 22 Temmuz 2008. Blogu açmamızın üzerinden tam dört buçuk ay geçmiş. (07.03.2008)
600 tane yazı olmuş. Bununla 601. FIRAT 555 yazıyla blogun bugünlere gelmesinde önemli bir rol oynamış. Bende 45 yazıyla tembellik ötesi bir performans sergilemişim. (Gerçi fotoğraf koyup iki satır yazmayı prensip edinmediğim için epey bir geride kalmışım.)
153 adet yorum yapılmış bugüne kadar yazılanlara.
Darısı 1000. yazımıza, bir okadar da yoruma. Son günlerde yeni katılan yorumcu arkadaşlarla da daha keyifli yazılar çıkacağından da şüphem yok. Neyse gidip bir iki satır bişey yazayım yoksa FIRAT kovacak beni bu blogtan. ( Yönetici yetkisi isteyip duruyor zaten :P )

10 Temmuz 2008 Perşembe

Kural Değişmez...Alex Koşmaz...

Luis Aragones'in kendisi gelmeden namı gelmişti Türkiye'ye. Disiplini, sert mizacı, koşmayan futbolcuya tahammülsüzlüğü, yıldız futbolcu ayrımı yapmaması vs. vs.
Hatta basın abartıp "Bugün malzemeci fırça yedi." " Bugünki fırçadan da Carlos nasibini aldı." türünden haberlerle "vay be ne disiplinli hoca" dedirtmeye çalıştı gözümüze sokarcasına.
Ama görünen o ki Fenerbahçe'de değişen bişey yok. Herkes koşar 70'lik Aragones bile. Herkes can kulağı ile dinler gözünü kırpmadan izler ama bir kişi hariç. Alex de Souza.
Baksanıza yayılmış çimlere, kurmuş çadırı. Aragones'i izliyor. Aklından da " Kimler geldi kimler geçti ben hala buradayım" diye de geçiriyordur.
Tabiki hepsi şaka bunların. Yukarıdaki fotoğraf ilk başta böyle bir hava yaratsada az sonra yerden fırlayıp yapması gereken hareketi izliyor Alex. FB TV de izlediğim kadarıyla da herkes kadar koşan bir durumda. Takımından ısrarla tek top ve çabuk oynamasını isteyen Aragones'in bu isteğine en çabuk cevabı Alex'in verebileceğini düşünenlerdenim ayrıca.

9 Temmuz 2008 Çarşamba

2008-09 Sezonu Fenerbahçe gayri resmi formaları-3






Biliyorum biraz abarttım. Bunlar sonuncularıydı. Bunların içinde de en hoşuma giden Parma formasına benzeyen enine çizgili sarı-lacivert forma. Gerçi biraz kilolu gösterecek futbolcuları ama neyse ki Sergen Yalçın artık Fenerbahçe'de değil.