Efendim geçen gün Hakan Beyin resmini yayınladık ya o da jest yapıp yazısını mail atmış. Bize de yayınlamak düşüyor.
SPOR (!) PROGRAMLARI
Günümüzde spor ve futbol artık tam anlamıyla birbirinden ayrılmaya başladı. Programların adında kaldı sadece “spor programı” ismi. Artık spor programlarının ismi dahi futbol terimleriyle dolu. Maçlar bittiği anda 91. dakika ile başlayan onlarca kanal ve bir o kadar da yorumcu. Yorumcuların büyük kısmı eski sporcu (futbolcu). Ancak çoğu gerekli altyapıya sahip değil. Ben matematik öğretmeniyim. Ne kadar konulara hakim de olsam eğitim bilimleri dersi almadan ders anlatmaya çalışma saçmalamadan öteye gitmez. Ancak eskiden futbol oynamış ve çok başarılı olmuş insanlar tv ekranlarında saçma sapan program yapmaya devam ediyor. Sanıyorum hiç futbol oynamamış Mehmet Demirkol, Uğur Meleke gibi isimler ise gerçek spor yazarlığı yapmaya çalışıyorlar. Basketbolu da bize hayatında hiç bu sporu yapmamış Aydan Siyavuş öğretmedi mi? Sizce hangisi doğru ve biz ne kadar seçiciyiz. En büyük sorun bizde tabiî ki. Ayrım yapamadığınız sürece birilerinin dolmuşuna binmiyor muyuz? Rüzgar ekip fırtına biçmeye çalışmıyor muyuz?
FUTBOL ,PARA VE YÖNETİCİLER
Peki ya yöneticiler. Ankara’nın güzide ekibi!!! Gençlerbirliği takımı mesela. Ligin tozunu attılar yıllarca. Özellikle İstanbul’da eğilmediler kimseye karşı. Peki maçını kaç kişi izliyor. Geçen kış bir maçını 17 biletli seyirci izlemiş diye gazeteler yazmıştı. Peki bu yöneticiler taraftarı stada çekmek için ne yapıyor. Yoksa futbolun daha önemli unsuru mu var onlar için. Evet sorunun cevabı işte burada. Futbolun en önemli unsuru. “Para”
O olmazsa hiçbir şey olmaz diyor bazı yönetici ağabeylerimiz. Her şeyimiz para bizim. Yoksa nasıl olacak bu işler. Nasıl ayakta kalırız. Bu tesisler bedavaya yapılmıyor. Hep konuşuyorlar para para para. Peki sonuç. Ligde bulunan en kötü takım yaklaşık yılda 10 milyon dolar kazanıyor. Bu paranın 20 de 1 i ile Romanya veya Çek takımı UEFA kupasında yarı finali görebiliyor. Peki ya seyirci. Hani futbol bir spordu. Bir zevk bir yaşam şekliydi. Yağmur altınsa saatlerce bekleyip beraber yürüdük biz bu yollarda şarkısını söylemekti. Nerde onlar. Nerede bu insanları tribünlere çekecek yöneticiler. Onlar sadece para kazanmaya çalışıyorlar. Onlar sadece alıcı bulmak için uğraşıyorlar futbolcularına. Futbolcularda ceplerine girecek parada. Onlara hak veriyorum çünkü en geç 35 de emekliler. Ama yöneticiler sigortadan emeklide olsalar futboldan olamıyorlar. Çünkü futbolun en önemli unsuru para.
Hangi takım direktörü o semtin okullarına gidip lise çocuklarına bilet dağıtıyor. Onları küçük yaşta stada çekmek SPOR yapmaya teşvik etmeye çalışıyor. Bir futbol sahasının en büyük rakiplerin nereleri olduğunu kim biliyor. İnternet cafeler, sinema salonları, play station salonlarından kaç çocuk koparabiliyorlar. Stadlar da rezil biçimde maç seyreden cefakar seyircinin kime ne faydası olmuş ki. Kaldı ki neden cefa çeksinler. Para verdiğinde sefa sürmek varken.
SPOR (!) PROGRAMLARI
Günümüzde spor ve futbol artık tam anlamıyla birbirinden ayrılmaya başladı. Programların adında kaldı sadece “spor programı” ismi. Artık spor programlarının ismi dahi futbol terimleriyle dolu. Maçlar bittiği anda 91. dakika ile başlayan onlarca kanal ve bir o kadar da yorumcu. Yorumcuların büyük kısmı eski sporcu (futbolcu). Ancak çoğu gerekli altyapıya sahip değil. Ben matematik öğretmeniyim. Ne kadar konulara hakim de olsam eğitim bilimleri dersi almadan ders anlatmaya çalışma saçmalamadan öteye gitmez. Ancak eskiden futbol oynamış ve çok başarılı olmuş insanlar tv ekranlarında saçma sapan program yapmaya devam ediyor. Sanıyorum hiç futbol oynamamış Mehmet Demirkol, Uğur Meleke gibi isimler ise gerçek spor yazarlığı yapmaya çalışıyorlar. Basketbolu da bize hayatında hiç bu sporu yapmamış Aydan Siyavuş öğretmedi mi? Sizce hangisi doğru ve biz ne kadar seçiciyiz. En büyük sorun bizde tabiî ki. Ayrım yapamadığınız sürece birilerinin dolmuşuna binmiyor muyuz? Rüzgar ekip fırtına biçmeye çalışmıyor muyuz?
FUTBOL ,PARA VE YÖNETİCİLER
Peki ya yöneticiler. Ankara’nın güzide ekibi!!! Gençlerbirliği takımı mesela. Ligin tozunu attılar yıllarca. Özellikle İstanbul’da eğilmediler kimseye karşı. Peki maçını kaç kişi izliyor. Geçen kış bir maçını 17 biletli seyirci izlemiş diye gazeteler yazmıştı. Peki bu yöneticiler taraftarı stada çekmek için ne yapıyor. Yoksa futbolun daha önemli unsuru mu var onlar için. Evet sorunun cevabı işte burada. Futbolun en önemli unsuru. “Para”
O olmazsa hiçbir şey olmaz diyor bazı yönetici ağabeylerimiz. Her şeyimiz para bizim. Yoksa nasıl olacak bu işler. Nasıl ayakta kalırız. Bu tesisler bedavaya yapılmıyor. Hep konuşuyorlar para para para. Peki sonuç. Ligde bulunan en kötü takım yaklaşık yılda 10 milyon dolar kazanıyor. Bu paranın 20 de 1 i ile Romanya veya Çek takımı UEFA kupasında yarı finali görebiliyor. Peki ya seyirci. Hani futbol bir spordu. Bir zevk bir yaşam şekliydi. Yağmur altınsa saatlerce bekleyip beraber yürüdük biz bu yollarda şarkısını söylemekti. Nerde onlar. Nerede bu insanları tribünlere çekecek yöneticiler. Onlar sadece para kazanmaya çalışıyorlar. Onlar sadece alıcı bulmak için uğraşıyorlar futbolcularına. Futbolcularda ceplerine girecek parada. Onlara hak veriyorum çünkü en geç 35 de emekliler. Ama yöneticiler sigortadan emeklide olsalar futboldan olamıyorlar. Çünkü futbolun en önemli unsuru para.
Hangi takım direktörü o semtin okullarına gidip lise çocuklarına bilet dağıtıyor. Onları küçük yaşta stada çekmek SPOR yapmaya teşvik etmeye çalışıyor. Bir futbol sahasının en büyük rakiplerin nereleri olduğunu kim biliyor. İnternet cafeler, sinema salonları, play station salonlarından kaç çocuk koparabiliyorlar. Stadlar da rezil biçimde maç seyreden cefakar seyircinin kime ne faydası olmuş ki. Kaldı ki neden cefa çeksinler. Para verdiğinde sefa sürmek varken.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder